Vücut organlarımızın görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli enerji, yiyeceklerimizde bulunan karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır.
Bu besinlerden özellikle karbonhidrat içerenler enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Oluşan bu glukozun kandan alınıp dokularda enerji olarak kullanılması pankreasımızdan salgılanan "insülin" adı verilen bir hormon sayesinde olur. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır. Eğer pankreastan yeterli miktarda insülin hormonu üretilemez ya da üretilen insülin hormonu dokularda etkili bir şekilde kullanılamaz ise, alınan gıdalar enerji olarak kullanılamayacaktır. Sonuç olarak kan şekeri yükselir. Bu şekilde gelişen ve ömür boyu süren hastalığa ‘Şeker Hastalığı’ ya da ‘Diyabet’ diyoruz. Diyabeti olmayan birinin açlık halinde kan şekeri düzeyi 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekerinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir.
Şeker hastalığı tek bir organı değil tüm vücudu etkileyen bir hastalık olduğu için kısa ya da uzun dönemde hemen hemen tüm organlarımızda bazı sorunlar oluşturur. Özellikle küçük damar ve sinirlerde oluşturduğu hasarlar organların bozulmasında büyük rol oynar. Bu yazıda, şeker hastalığının yol açtığı sorunların tümünü değil, ‘idrar yolları ve genital sistem’ üzerine olan etkilerini yani Ürolojik etkilerini değineceğim.
Şeker hastalığının en önemli ve sık karşılaşılan ürolojik komplikasyonu böbreklerde oluşturduğu hasar sonucu böbreklerin görevini yerine getiremez hale gelmesidir (Nefropati). Böbreklerimiz vücudumuzda oluşan zararlı maddelerin vücut dışına atılmasında rol oynayan en önemli organımızdır. Bu görev yeterince yerine getirilemezse vücutta biriken zehirli maddeler hayatı tehdit eder hale gelir. O nedenle, bu durumda ya sürekli diyaliz ya da böbrek nakli yapılması gerekir. Kontrolsüz Tip 1 diyabeti olan kişilerin % 40'ında diyaliz ve/veya böbrek nakli gerektirebilecek ağır böbrek hastalığı gelişebilmektedir.
Normalde, idrarda şeker olmaz. Ancak, kan şekeri belli bir düzeyin üzerine çıktığında böbreklerden idrar yolu ile şeker atılmaya başlar. İdrarla şeker atılırken beraberinde su atılımı ve dolayısıyla kişinin günlük çıkardığı idrar miktarı da artar. Günlük idrar miktarının artmasından dolayı işemek için tuvalete daha sık gideriz. Normalde geceleri idrar için tuvalete gitmememiz gerekirken gece tuvalete gitmeye başlarız. Su kaybı fazla olduğu için ağız kurulukları oluşur ve günlük daha fazla su tüketmek zorunda kalırız. İdrar miktarının artması ve tuvalet sıklığının artması özellikle prostat hastalığı olan erkeklerde işeme sorunlarının daha da artmasına yol açar. Bu hastalarda çoğu zaman sadece şeker hastalığının kontrol altına alınması bile idrar şikayetlerinin düzelmesi ya da azalmasını sağlayacaktır.
İdrar torbası idrarla dolunca doluluk hissi beyne ulaşır ve uygun ortam varsa idrar torbası kasılarak içindeki idrarı boşaltır. Şeker hastalığında özellikle sinirlerin hasar görmesi sonucu (nöropati) hem mesanenin doluluk hissi azalır hem de mesane kaslarının kasılma gücünde azalma oluşur. Bu nedenle istemsiz idrar kaçırmalar, idrar torbasını tam boşaltamama gibi sorunlar meydana gelir. Bunların sonucu da yineleyen idrar yolu enfeksiyonları oluşur.
Şeker hastalarında karşılaştığımız önemli ürolojik sorunlardan biri de, peniste sertleşme yetersizlikleri ya da sertleşmenin hiç olamamasıdır. Peniste sertleşme, penis içindeki yapılara kan dolması ile oluşur. Şeker hastalarında oluşan damar ve sinir bozuklukları nedeniyle penise gelen kan miktarı azalır ve sonuçta sertleşme sorunları ortaya çıkar. Bu bozulma genellikle hızlı ilerler ve uygun tedavi edilmezse penis protezi (mutluluk çubuğu) takılması gerekir.
Yukarıda sıraladıklarımız şeker hastalarında en sık karşılaşılan ve öne çıkan ürolojik sorunlardır. Bunların dışında daha az görülen ürolojik sorunlar da vardır. Yine vurgulamak gerekir ki, bu ürolojik sorunlar dışında şeker hastalığı hemen her organımızı değişik derecelerde bozar ve bozduğu organlara ait sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur. Şeker hastalarında karşılaştığımız bu sorunları şeker hastalığını kontrol altına almadan tedavi etmek mümkün değildir. Tedavi edilmemesi ya da yetersiz tedavi edilmesi durumlarında organlardaki bozulma, etkilenen organın tamamen işlevini yitirmesine kadar devam edecektir. Ürolojik açıdan bakarsak tedavi edilmeyen ya da yeterli edilmeyen şeker haslarında; diyaliz gerektiren böbrek yetmezlikleri, yineleyen idrar yolu enfeksiyonları, idrar yapma zorlukları, peniste sertleşmenin kaybolması gibi sorunlar ortaya çıkacaktır.
Şeker hastalığı tedavisi Endokrinoloji ve Dahiliye Uzmanlarınca yapılan bir hastalıktır. Tedavisinde ilaç tedavisinin yanı sıra, şeker hastalığına uygun beslenme şeklinin düzenlenmesi (Diyabet Diyeti) ve düzenli egzersizin birlikte yapılması gerekir. Bunların birinin eksik yapılması ya da yapılmaması tedavinin başarısız olmasına neden olacaktır. Şeker hastalığı tedavi ile iyileştirilen bir hastalık değildir. İlaç, diyet ve egzersizle kontrol altına alınan ve bunlara uyulduğu sürece başarılı sonuç alınan yani tedavisi ömür boyu süren bir hastalıktır. Bazı hastalarımız ben ilacımı kullanıyorum istediğimi yerim diye düşünüyor veya egzersiz yapmak istemiyor. Bu durum, şeker hastalığının düzenli olarak kontrol altına alınamamasına neden olmakta ve şeker hastalığının yol açtığı sorunların ilerlemesine neden olmaktadır.
Şeker Bayramını kutladığımız şu günlerde herkesin ama özellikle şeker hastalarımızın tatlı tüketimini dikkat etmesini dilerim. Bu vesileyle de herkesin Şeker Bayramını kutluyorum.
İnstegram: prof.dr.hayrettinsahin