Erkeklerde, ergenlik sonrası her yaşta görülebilmesine karşın özellikle yaş ilerledikçe daha sık görülen erektil disfonksiyon, tatminkar bir cinsel ilişki sağlamak için peniste yeterli sertleşmenin olmaması ya da başlangıçta oluşan sertliğin yeterli süre devam ettirilememesi olarak tanımlanır.

Erkeklerde, ergenlik sonrası her yaşta görülebilmesine karşın özellikle yaş ilerledikçe daha sık görülen erektil disfonksiyon, tatminkar bir cinsel ilişki sağlamak için peniste yeterli sertleşmenin olmaması ya da başlangıçta oluşan sertliğin yeterli süre devam ettirilememesi olarak tanımlanır. Erektil disfonksiyon, sadece bu sorunu olan kişiyi değil eşini de etkileyen bir hastalık olduğundan dolayı, sosyal ve psikolojik sonuçları da olabilen önemli bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, kişinin hayat kalitesini, kendine olan güvenini ve sosyal etkileşimini azaltabilmektedir. Yapılan çalışmalarda ülkemizde 40-70 yaşları arasındaki erkeklerde sıklığı %70’lere kadar ulaştığı saptanmıştır. Çoğu zaman açıkça dile getirilmese de eşler arası geçimsizliklerin ve boşanmaların önemli nedenlerinden biri cinsel ilişkide yaşanan sorunlardır. Ancak; özellikle utanma, çekinme gibi nedenlerle bu duruma çözüm aramak için hekime gidilmemekte ya da gidilse bile yoğun poliklinik ortamında bu sorun yeterince dile getirilememektedir. Hastalar çoğunlukla yakın çevresinden duydukları ya da internetten okudukları ile kendince bir tedavi uygulamaya çalışmaktadır. Oysa, öncelikle bu durumun da bir hastalık olduğunun ve çözümünün hekimde aranması gerektiğinin kabul edilmesi gerekir. Erektil disfonksiyonun nedenleri arasında organik yani yapısal ve psikolojik sorunlar başta gelmektedir. Organik nedenler arasında; şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları, nörolojik hastalıklar, kronik böbrek yetmezliği, hormonal bozukluklar, yüksek tansiyon, şişmanlık, sigara ve alkol kullanımı gibi birçok faktör yer almaktadır. Sertleşeme problemi olan hastaların yaklaşık %30’unda ise psikolojik faktörler ve stres sorumlu tutulmaktadır.

Bu hastaların değerlendirilmesinde ilk adım, hem hastadan hem de varsa partnerinden detaylı bir cinsel ve medikal öykü almak, ardından da ayrıntılı muayene yapmakla başlar. Bu değerlendirme hastanın kendisini rahat hissedebileceği ve kendini rahatça ifade edebileceği bir ortamda olmalıdır. İlk değerlendirme ve muayenenin ardından hastalardan; bazı kan tetkikleri istenir. İlk değerlendirmede genellikle herhangi bir radyolojik tetkik yapmaya gerek yoktur. Penil Renkli Dopler Ultrasonografi gibi radyolojik görüntülemeler genellikle, verilen tedavilere yanıt alınamayan veya penil protez gibi tedavi yöntemleri düşünülen hastalarda yapılır.

Erektil disfonksiyonun tedavi edilebilmesi için öncelikle bireyin bu durumun bir hastalık olduğunu kabul etmesi gerekir. Tedavide basamaklar halinde uygulanan bir tedavi şeması izlenir. Bu tedavi seçenekleri basitten karmaşığa doğru ilerleyen 3 basamak şeklindedir.

BİRİNCİ BASMAK TEDAVİ:

1.     Ek hastalıkların tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri: Öncelikle tetkikler sonucunda saptanmış ve erektil disfonksiyona neden olabilecek bir hastalık saptanırsa (şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları, hormonal bozukluklar gibi) bunların tedavi edilmesi gerekir. Bunun yanı sıra hastanın, düzenli egzersiz yapması, sigara ve tütün ürünleri içiliyorsa bunların bırakılması, obez hastaların kilo vermesi, aşırı alkol alınmaması, aşırı yağlı gıdalardan uzak durulması gibi yaşam tarzı değişikliklerini de uygulaması gerekir. Yaşam tarzı değişikliklerini, bundan sonra hangi tedavi uygulanırsa uygulansın mutlaka her hastanın yapması gerektiği de unutulmamalıdır. Bu değişiklikler yapılmadan ve şeker hastalığı gibi saptanmış sistemik bir hastalık varsa bu hastalık tedavi edilmeden yapılacak bir tedavi başarılı olmayacaktır. Başarılı olsa dahi bu başarı kalıcı olmayacaktır. Bazen bu değişiklikler bile tek başına sorunun düzelmesini sağlayabilmektedir. Ancak, sorun tamamen düzelmese bile yaşam tarzında yapılan değişiklikler diğer tedavilerin etkinliğini artırmaktadır. 

2.     Peniste sertleşmeyi sağlamak amacıyla cinsel ilişkiden önce kullanılan ilaçlar: Bu ilaçlar, düzenli olarak her gün kullanılmazlar. Ereksiyon sağlamak ya da ereksiyon kalitesini artırmak amacıyla cinsel ilişkiden önce kullanılır. Cinsel ilişkiden ne kadar önce kullanılacağı kullanılan ilacın cinsine göre değişiklik göstermekle birlikte genellikle 30 dakika ile 2 saat arasındadır. İlaçların etkisini artırmak için kullanılmadan önce aşırı yağlı yemek yenmemesi önerilir. Bu ilaçların kullanımı kalp ve tansiyon üzerine olan etkilerinden dolayı ve yine bazı ilaçlarla beraber kullanıldıklarında ciddi yan etkilere neden olacakları için hekim tarafından önerilmedikçe kullanılmamalıdır.  Bu ilaçların genellikle tedavi edici olmayıp kullanıldığında etkili olabilen ilaçlar oldukları da unutulmamalıdır.

3.     Düşük yoğunluklu şok dalga tedavisi (ESWT): Düşük yoğunluklu şok dalga tedavisi 2010 yılından beri erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılmaktadır. Son yıllarda erektil disfonksiyon dışında; kronik prostatit, erken boşalma, ağrılı mesane, peyroni hastalığı gibi hastalıklarda da kullanılmaktadır. Bu tedavi, Avrupa Üroloji Derneğinin tedavi kılavuzlarında erektil disfonksiyonun tedavisinde uygulanabilecek tedavi yöntemleri arasında kabul edilmektedir. Erektil disfonksiyon için uygulanan ESWT tedavisinde; penise şok dalgaları uygulanmakta ve uygulanan bölgeye zarar vermeden mekanik stres ve mikrotravmalar oluşturulmaktadır. Bu küçük travmalar sonrası, dokunun onarılması amacı ile vücudun salgıladığı bazı kimyasal faktörlerle, yeni damar oluşumu ve dokuda kanlanma artışı meydana gelmektedir. Ayrıca, uygulanan şok dalgaları ile tıkalı damarların açılması da hedeflenmektedir. Bunların sonucunda, penise gelen kan akımı artarak yeterli sertleşme oluşması sağlanmaktadır. Şok dalgaları penis üzerindeki 5 farklı noktaya herhangi bir anestezi gerekmeden uygulanır. Her seans yaklaşık olarak 15-20 dakika sürmekte ve haftada 2 seans olmak üzere toplam 6 seans yapılmaktadır. ESWT tedavisinden sonra ilk değerlendirme bir ay sonra yapılmaktadır. Bir ayın sonunda hastaların yaklaşık %60-80’inin tedaviden yarar gördüğü saptanmıştır. Etki, hafif ve orta derecede yakınması olan hastalarda daha yüksektir. İlk seans sonunda yararlı etki görülen ancak istenilen düzeyde düzelme olmayan hastalarda tedaviler aynı şekilde tekrarlanabilir ve toplamda 24 seansa kadar uygulama yapılabilir. ESWT tedavisi tek başına uygulanabilmekle birlikte tedavi başarısını artırmak amacıyla uygulama sırasında bazı ilaçlarda kullanılmaktadır. Mevcut diğer hastalıkların (şeker hastalığı gibi) tedavi edilmesi ve yaşam tarzı değişikliklerine uyulması durumunda ESWT tedavisi ile sağlanan başarı uzun süre kalıcı olacaktır.

 

İKİNCİ BASMAK TEDAVİ: Birinci basamak tedaviden fayda görmeyen hastalarda ikinci basamak tedaviye geçilir. Bu basamakta penis içine doğrudan enjekte edilen ilaçlar kullanılır. Ancak, kullanılan bu ilaçlar da tedavi edici olmayıp, sadece kullanıldıklarında etkili olabilmektedirler. Hastalara bu ilaçları nasıl kullanacakları hekim tarafından öğretilir. Daha sonra ilişki öncesi kendileri ya da partnerleri tarafından uygulanmaktadır. Başarı oranları yaklaşık % 60 seviyesindedir. Yapılan bu ilaçlara bağlı en sık görülen yan etkiler peniste ağrı ve peniste sertleşmenin uzun süre kaybolmamasının (priapizm) görülmesidir. O nedenle, ilaç uygulanmasından sonra peniste oluşan sertleşme 4 saat içerisinde kaybolmaz ise hemen bir üroloji uzmanına başvurulmalıdır. Bu yan etkiler nedeniyle ve her ilişki öncesi bu uygulamanın tekrar edilmesi gerektiğinden dolayı maalesef hastalar tarafından genellikle tercih edilmeyen bir yöntemdir.

ÜÇÜNCÜ BASMAK TEDAVİ: İkinci basamak tedaviden de yarar görmeyen ya da ikinci basamaktaki tedaviyi uygulamak istemeyen hastalarda halk arasında ‘mutluluk çubuğu’ da denilen penis içine protez uygulanması önerilir. Tedavide kullanılan protezlerin bükülebilir ve şişirilebilir olmak üzere iki farklı tipi bulunmaktadır. Bu tedavide, ameliyathane şartlarında anestezi altında penis içine protez yerleştirilmektedir. Protez uygulamaları ile %90’nın üzerinde başarı ve hasta memnuniyeti sağlanmaktadır. Ancak, protez uygulaması geri dönüşümü olmayan ve protez başarısız olursa alternatifi olmayan bir yöntem olduğundan diğer tedavi seçeneklerinin başarısız olduğu durumlarda düşünülmesi gereken bir tedavidir.

Sonuç olarak; erektil disfonksiyon tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hastalarımız genellikle hemen ve kalıcı olarak etkili olacak bir yöntem talep etmektedirler. Ancak, ne yazık ki erektil disfonksiyon tedavisinde bu mümkün değildir. Tedavi için bir süreye gereksinim olduğu unutulmamalıdır. Tedavi sürecindeki en büyük sıkıntılardan biri de tedavide kullanılan ilaç ve uygulamaların giderlerinin hemen hiçbirinin devlet tarafından karşılanmamasıdır.