Tümör, vücudumuzun herhangi bir dokusundaki hücrelerin bir kısmının olması gerekenden daha fazla büyümesi ve/veya bölünerek çoğalması sonucu dokunun o bölgesinin aşırı büyümesi durumudur. Bu durum; ur, yumru, lezyon veya neoplazm olarak da ifade edilmektedirler.

Tümör, vücudumuzun herhangi bir dokusundaki hücrelerin bir kısmının olması gerekenden daha fazla büyümesi ve/veya bölünerek çoğalması sonucu dokunun o bölgesinin aşırı büyümesi durumudur. Bu durum; ur, yumru, lezyon veya neoplazm olarak da ifade edilmektedirler. Tümörler kendi içinde iyi huylu tümör (Selim tümör / Benign tümör) ve kötü huylu tümör (Habis tümör / Malign tümör / Kanser) şeklinde ikiye ayrılır. İyi huylu tümörler genellikle kanser riski taşımaz, başka dokulara yayılmaz (metastaz yapmaz). Kötü huylu tümörler yani kanserler ise, iyi huylu tümörlere göre daha hızlı büyürler ve vücudun farklı organlarına yayılma riski taşırlar. Kötü huylu tümörler kanser olarak adlandırdığımız tümörlerdir. Yani her tümör kanser değildir, ancak her kanser bir tümördür.  

Normal insanların çoğunun vücudunda iyi huylu tümörler bulunmaktadır. Neredeyse vücudunda tümör olmayan insan yoktur. Bunların en çok bilinenleri, benlerdir. Benler de bir tümördür. Tabiki kötü huylu olan benler de vardır ancak büyük çoğunluğu iyi huyludur, yani kanser değildir. Benler dışında vücudumuzun değişik yerlerinde cilt altında görülen yağ kistleri (Lipom) de sık görülen iyi huylu tümörlerdendir. Benler, yağ kistleri gibi gözle görülen iyi huylu tümörlerin yanı sıra birçok iç organımızda da iyi huylu tümörler vardır. Örneğin kadın rahmindeki myomlar, erkek prostatındaki iyi huylu prostat büyümeleri (BPH), karaciğer hemanjiomları, guatrlar birer tümördür. Ancak kanser değildirler. Bu örnekleri her organ için verebiliriz ve başta da yazdığımız gibi vücudunun her hangi bir yerinde tümör olmayan insan veya canlı hemen hemen hiç yoktur.

İyi huylu tümörler genellikle tehlikeli değildir, yavaş büyürler, diğer organlara yayılmaz ve vücutta ciddi hasarlara yol açma olasılıkları düşüktür. Ancak büyüklüklerine ve bulundukları yere göre sorunlara yol açabilirler. Örneğin iyi huylu bile olsa beyin içindeki bir tümör büyüyerek beyin dokusunu sıkıştırması sonucu sorunlara yol açabilir. Böbrekteki bir kist çok büyüyerek böbrek fonksiyonlarını etkileyebilir. İyi huylu prostat büyümesi ciddi işeme sorunlarına yol açabilir. Yani iyi huylu tümörler bir kanser olmasa da bazen tedavi edilmeleri gerekebilir. Ancak iyi huylu tümörlerin çok çok az bir kısmına tedavi gerekir.

Kötü huylu tümörler (Habis / Malign) ise, kanserlerdir.  Erken teşhis edilmezlerse genellikle hızla çoğalarak çevre dokulara, uzak organlara yayılarak ciddi sağlık sorunlarına neden olurlar. O nedenle kanserlerin olabildiğince köken aldığı organın içindeyken saptanması yani erken teşhis edilmesi hayati önem taşır. Bu aşamada saptanan kanserler genellikle tedavi edilebilirken, geliştikleri organ dışına atlamış (metastaz yapmış) kanserlerde tam tedavi şansı genellikle mümkün olamamaktadır.

Toplumumuzda çoğu zaman kanser, tümör kavramları bilerek veya bilmeyerek yanlış kullanılmaktadır. Hastalarımıza bir organda kanser var dediğimizde hasta ya da hasta yakınlarından aldığımız ilk soru : Hocam iyi huylu mu? Kötü huylu mu? Oluyor. Oysa iyi huylu kanser yoktur. Genellikle toplumumuzda kanser demek korkutucu geldiği için kanserlere de tümör demek gelenek haline gelmiş. Bu tabi ki doğru aslında her kanser bir tümördür, ama her tümör bir kanser değildir. O nedenle kanser yerine tümör denilecekse ‘kötü huylu tümör’ denmelidir.

Kanser demek, tümör demek bu kadar önemli mi?. Hastalığın ciddiye alınması, tedavi ve takibin iyi yapılması açısından çok önemli. Ürolojik hastalıklardan örnek verecek olursak: Mesane (idrar torbası) içinde bir kitle varsa nerdeyse bunların tamamı kanserdir. Mesane içinde iyi huylu tümör yok denecek kadar azdır. Mesane kanserleri ilk aşamada kapalı yöntemle tedavi edildiklerinden hastalar durumun ciddiyetini tam anlamazlar ya da anlamak istemezler. İdrar torbamda kist vardı onu aldılar der. Daha sık karşılaştığımız durum ise hasta yakınları kanser olduğunu bilir ancak hasta korkmasın diye ona kist varmış onu almışlar bir şeyin kalmamış der. Oysa mesanede kist diye bir şey yoktur. Bunlar kanserdir ve başlangıçta kapalı ameliyatla tedavi edilseler bile çok yakından takip edilmelidirler. Çünkü mesane kanserlerinin nüks etme olasılığı çok yüksektir.

Çoğu zaman hasta yakınları bazen de hekimler hasta üzülmesin diye kanser ya da kötü huylu tümör deyimini kullanmak yerine tümörün vardı aldık/aldırdık bir şeyin kalmadı demektedirler. Bu durum hastanın / hasta yakınlarının gözünde hastalığı daha önemsiz hale getirmektedir. Kanserler başta tam olarak tedavi edilseler bile en az beş yıl çok yakından daha sonra da yılda bir kez takip edilmelidirler. Çünkü kanserlerin yani kötü huylu tümörlerin, en önemli özellikleri tekrarlayabilmeleridir (nüks etme). Genellikle bu nüksler hiçbir belirti vermeden olmakta ve bazen de ilk geliştikleri organdan başka bir yerde de olabilmektedir.

Son söz: Her tümör kanser değildir ama her kanser bir tümördür. Kanserlerde erken tanı ve tedavi önemli olduğu kadar tedavi sonrası yakından takip de en az ilk tedavi kadar hayati önemdedir. Hasta yakınlarının hasta üzülmesin diye hastadan kanseri gizlememeleri gerekir. Bu durum çoğu zaman hastanın daha kötü duruma gelmesine yol açmaktadır. Hasta yakınları hasta olan kişinin kendileri olmadığını unutmamalı ve hasta adına karar vermekten kaçınmalıdırlar.