Testisler (halk arasındaki adıyla yumurtalar), her erkekte iki tane olan ve skrotum denilen özel bir torba içinde bulunan organlardır. Skrotum için özel bir torba deyimini kullandık. Çünkü, testisler vücut ısımıza göre daha düşük ısılarda görevlerini yerine getirirler. Torbalar elastik yapılarıyla dış ortamın ısısına göre büzülüp gevşeyerek testislerin en uygun ısıda kalmalarını sağlarlar.

Yetişkinlerde testislerin yaklaşık uzunlukları 4-5 cm’dir. Testislerin iki temel görevi vardır: Erkeklik özelliklerimizi belirleyen ve sürdüren erkeklik hormonu (testosteron) üretmek ve çocuğumuz olması için sperm hücresi üretmek. Normalde iki testis olması gerekirken doğuştan bir testisin olmaması veya sonradan ameliyatla bir testisin alınmak zorunda kalınması nedeniyle tek testisli kişiler olabilir. Bu durum, var olan testis normal olduğu sürece sorun oluşturmaz. Yani, tek testis olsa da hem erkeklik özelliklerinde hem de çocuk sahibi olmada bir sorun oluşmaz.

Vücudumuzdaki her organda görülebildiği gibi testislerde de kanserler görülebilir. Ancak, testis kanserleri birçok organ kanserine göre çok daha az sıklıkta görülür. Tüm erkek tümörlerinin %1’den azı testis kaynaklıdır. Vücudumuzdaki kanserlerin bir çoğu ileri yaşlarda görülmesine karşın, testis kanserleri daha erken yaşlarda (çoğunluğu 20-35 yaş arasında) görülmektedir. Testis kanserlerinin oluşma nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte; testisleri karın içinde kalmış yani torbaların içine inmemiş olanlarda testis tümörü gelişme riski normal kişilere göre 3-14 kat daha fazladır. Testislerimiz ilk önce karın içinde gelişirler sonradan torbaların içine inerler. Eğer doğumda testisler torbalara inmemişse mutlaka doğumdan sonraki 18 ay içinde torbalara indirilmelidir. Aksi takdirde ileride çocuk sahibi olma konusunda sorunlar yaşanabilir. Ancak, testisleri torbalarına inmemiş kişilerde görülen kanser riski, ameliyatla testisler normal yerlerine indirilse bile devam etmektedir. O nedenle, bu kişiler düzenli olarak kendi kendilerine testislerinde herhangi bir kitle gelişip gelişmediği yönünden kontrol etmelidirler. Ayrıca, birinci derece akrabalarımızda testis tümörü olması testis tümörü riskini artırmaktadır. Bir testiste tümör gelişen hastaların diğer testislerinde ileride kanser gelişme riski normal kişilere göre daha yüksektir. Yine bu riskleri taşıyan kişilerin düzenli aralıklarla kendi kendine testis muayenelerini yapmaları erken tanı açısından çok önemlidir.

Bir testis tümörünü erken tanımanın en etkili yolu, kişinin her ay kendi kendine testislerini muayene etmesidir. Özellikle yukarıda belirttiğimiz testis tümörü gelişme riski yüksek kişilerin bunu yapması gerekir. Kendi kendimize testis muayenesi için en uygun zaman, sıcak banyo veya duş sırasındadır. Çünkü, bu sırada torbalarımız gevşer ve testisleri daha kolay muayene edebiliriz. Muayene için testis, başparmak ve diğer parmaklar arasından kaydırılarak hafifçe sıkılmalı ve bir kitlenin olup olmadığı araştırılmalıdır. Özellikle genç yaşlarda testis içinde bir kitle saptanmışsa bunun kanser olma olasılığı çok yüksektir. O nedenle bu durumda mutlaka bir hekime başvurmalıyız.

Testis kanserleri başlangıçta bir şikayet oluşturmazlar. İlk bulgu genellikle tesadüfen testis içinde sert ve ağrısız bir kitlenin farkedilmesi şeklindedir. Bazen ağrı ile birlikte de olabilmesine karşın genellikle ağrısız olması nedeniyle hastalar tarafından önemsenmez ve hekime başvurmakta gecikilir. Oysa unutulmamalıdır ki; testis içindeki bir kitle özellikle de ağrısız ise aksi ispatlanana kadar testis tümörüdür ve beklemeksizin hekime başvurulmalıdır. Testisler vücut dışında olmalarından dolayı gelişen bir kitlenin diğer organlara göre daha erken farkedilebilme avantajına sahiptir. Ancak bu avantaja karşın bile testis tümörlerinin tanılarında ortalama 5-6 ay gecikmeler görülmektedir. Kitle giderek büyümeye başlayınca ya da diğer organlara yayılınca hastalar hekime başvurmaktadır. Oysa tüm kanserlerde olduğu gibi testis kanserlerinde de erken tanı çok önemlidir ve erken tanılarda hemen hemen tama yakın tedavi şansı vardır.

Testis kanserinden şüphelendiğimizde elle muayene dışında, ultrason ve bazı kan testleri yaparak tanıyı koyuyoruz. Tanı konduğunda gecikmeden tümörün geliştiği testisin tümörle birlikte ameliyatla alınması gerekir. Bu aşamada bir çok hastanın testisini aldırmak istemediği için tedavilerinin geciktiğini ve hastalığının ilerlediğini görmekteyiz. Oysa, testis tümörlerinde başka organlara yayılım (metastaz) gelişmiş bile olsa tümörlü testisin alınması gerekir. Ameliyattan sonra çıkarılan kitlenin patolojik incelenmesi sonucu tümörün cinsi ve evresine göre ek olarak kemoterapi veya radyoterapi (bazen ikisi birden) uygulamak gerekebilir. Çok erken yakalanan tümörlerde ise ameliyat sonrası hiç bir ek tedavi yapılmadan sadece yakından takip yeterli olmaktadır.

Testis tümörü nedeniyle bir testisin alınması, diğer testis normal olduğu sürece hem erkeklik özelliklerimizde hem de çocuğumuzun olmasında bir sorun oluşturmaz. Ancak, ameliyattan sonra kemoterapi ve/veya radyoterapi uygulanırsa testisin sperm üretimi etkilenebilir. Bu durumda, çocuk sahibi olma konusunda sıkıntı yaşanabildiği için bu tedaviler öncesi ileride çocuk beklentisi olacak hastalarda sperm saklama işlemi yapılmalıdır. İleride normal ilişki ile çocuk sahibi olunamazsa, saklanan bu spermler tüp bebek gibi yardımcı üreme yöntemleri ile çocuk sahibi olabilmek için kullanılır.

Testis kanseri gelişmesini önlemenin mümkün olup olmadığı merak edilen bir konudur. Ne yazık ki testis kanseri gelişimini önleyen bir yöntem bilinmemektedir. Ancak testisler bulundukları yer nedeniyle tümörleri erken tesbit edilebilen organlardır. O nedenle, özellikle yukarıda sayılan risk grubları başta olmak üzere her erkeğin arada bir kendi kendine testis muayenesi yapması erken teşhis konabilmesi açısından çok önemlidir. Ayrıca, testis tümörünün tedavisi bittikten sonra hastaların düzenli aralıklarla kontrollere gelmesi oluşabilecek bir nüksün (hastalık tekrarı) erken tespiti açısından çok önemlidir.

İnstegram: prof.dr.hayrettinsahin