21 Aralık...

Yılın en uzun gecesi...

Ne yazmak istiyorum diye yokladım kendimi önce. Ardından yazmak istediklerimi tek tek sıraya koydum. İlk sırayı çağımızın bir diğer pandemisi olan iletişimsizliğe vermek istedim. Ama öyle uzun uzun iletişim nedir? İletişim türleri hangileridir? İletişimi etkileyen faktörler nelerdir? gibi, daha önce sayfalarca cevaplanmış soruları, tekrar tekrar cevaplamak da değildi niyetim…

Sonra birden Özdemir Asaf’ın bir şiiri geldi aklıma. Hem en uzun geceye hem de iletişimin önemine binaen anmak istedim kendisini.

Aşka Gerekli Üç Anlatım şiirinde şöyle der Özdemir Asaf;

“Uzun bir gün varsa, ve de kısa bir gece..

Başladıktan sonra, bitme'den öncedir.

Kısa bir gün varsa, ve de uzun bir gece..

Bittikten sonra, başlama'dan öncedir.

İkisinden ikisi de, deyorsa bence;

Ayrı ayrı iki insan demektir.

Biri deyorken sence, öbürü derse sence..

İki insan ayrı ayrı demektir.

Başladıktan sonra, bitmeden önce,

Uzun günlere karışır kısa bir gece.

Bittikten sonra, başlamadan önce,

Kısa günlerde uzanır, uzun bir gece.”

Bence bundan daha güzel anlatılamazdı, kısa günlere karışan uzun bir gece ile uzun günlere karışan kısa gecelerin anlamı. Çünkü bazen bir geceyi uzun kılan yalnızca bir tarih değil, o gün yaşadığın bir histir. Tıpkı ikinci dizedeki gibi bir his;

“İkisinden ikisi de, deyorsa bence;

Ayrı ayrı iki insan demektir.

Biri deyorken sence, öbürü derse sence..

İki insan ayrı ayrı demektir.”

...

Çağımızdaki bir diğer pandeminin iletişimsizlik olduğu şu zamanlarda, bu ikinci dizeden daha güzel nasıl anlatılırdı bilemiyorum; ilişkilerde iletişimin ve iki kişinin birbirini anlamasının önemi.

İletişim teknolojilerini bu kadar iyi kullanabilen insan maalesef insani iletişimin temel öğelerini kullanamaz hale gelmeye başladı. Çift yönlü bir süreç olan iletişimde, bu süreci olumsuz etkileyen pek çok etmen bulunmaktadır. Örneğin; sosyalizasyon sürecinden geçmiş olduğumuz çevre, kişilik özelliklerimiz, eğitim düzeyimiz, değerlerimiz, inançlarımız, önyargılarımız bu etmenlerden yalnızca bir kaçıdır. Fakat belki de en önemlisi; içinde bulunduğumuz modern çağda (ya da biz öyle zannediyoruz), zaman odaklı hale gelen bireylerin, daha da tahammülsüz olmaya başlaması ve başkalarına karşı empatik tutum ve davranış geliştiremiyor oluşudur.

Durum böyle olunca kafanızı çevirip yanı başınızdaki insana bakınca, aslında bazı zamanlarda en uzağınızda olduğunu görebiliyorsunuz.

Çünkü ne der Can Yücel; 

“En  uzak mesafe ne Afrika’dır

Ne Çin, ne Hindistan,

Ne seyyareler,

Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…

En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir

Birbirini anlamayan...”

Ve işte sonra o anlamamanın ve anlaşılmamanın verdiği histir, geceyi gereksiz uzun kılan.

Aydınlık sabahlarınız yakın olsun.