Bir kaç gün önce bir çiftin tartışmasına şahit oldum. Kadın gayet sakin ve kibarca açıklama yapıyor, adam da terbiyesiz sözlerle bağırmaya devam ediyordu. Kim haklı onu bilemem ama adamın üslubu yanlıştı onu biliyorum. Zira haklı olmak hiç kimseye istediği gibi konuşabilme hakkını vermiyor benim nazarımda. Kadın bu kabalık karşısında tavrını hiç bozmadı.
Sonrasında ne yaptılar bilmiyorum, ben uzaklaşmıştım çünkü.
Ama bildiğim şey, kadın pek az kişinin becerebildiği şeyi yapabiliyordu, kendi duygusunda ve çizgisinde sabit kalarak karşı tarafın üslubunu etkilemesine izin vermiyordu.
Umarım günün sonunda da vermemiştir.
Çiftin bu halleri iki arkadaşın arasında geçen diyaloğu hatırlatmıştı bana.
"Bir iş insanı arkadaşıyla yürürken, her gün gazete aldığı bayide durur.
Adama 'günaydın' der güler yüzle. Satıcı ekşi bir suratla ve gayet kaba bir şekilde gazeteyi uzatır.
Adam gülümseyerek teşekkür eder, giderken de 'iyi günler' der. Arkadaşı şahit olduğu bu kabalık karşısında şaşkına döner. 'Bu satıcı hep böyle kaba mı davranır?' diye sorar.
'Evet ne yazık ki' der . 'Peki sen hep böyle nazik ve kibar mı davranıyorsun bu adama?'
'Evet' der. Arkadaşı sorar: 'Peki o sana böyle kötü davranırken sen niye ona ısrarla nezaket göstermeye devam ediyorsun?'
Adamı gülümseyerek: 'Onun tavrının benim tavrımı etkilemesine izin veremem. Eğer ben de onun gibi davransaydım, benim davranışımı o belirlemiş olurdu. Günümü ona öfkelenerek berbat etmeye hiç niyetim yok. O mutsuz ve sevgisiz biri olmayı seçtiyse ben de onun gibi olamam. Nasıl hissedip davranacağıma başkalarının karar vermesine asla izin veremem.' der."
Duygularınızın ve davranışlarınızın ipleri sizin elinizde olsun. Bir termometre gibi değil de bir termostat gibi olarak kendi çizginizde sabit kalmayı bilenlerden olun.