Bu haftaki köşemiz talihsizlere. Yağmurlu havada susuz kalanlara, şansına tükürse rüzgârdan geri geleceklere, balık olsa vapur çarpacaklara, feleğe küsenlere, talihi yok bahtı karalara…

Herkes şanslı doğmak ister bu dünyada. Herhangi bir çaba göstermeden de güzel şeylerin onu bulmasını, başında hale taşıyan bir aziz gibi huzurla yaşamayı ister. Araştırmacı Richard Wiseman “Şans, ilahi bir hediye ya da sihirli bir yetenek değildir. Aslında şans, bir zihin durumu, düşünme ve davranma biçimidir. İnsanlar şanslı ya da şanssız doğmazlar, düşünceleri, hisleri ve davranışlarıyla iyi ve kötü şanslarını kendileri yaratırlar.” diyerek bizi şöyle bir ferahlatıp “Acaba?” diye düşündürse de özellikle başına gelen onca olaydan sonra buna ikna olmayacak arkadaşlar vardır aramızda. Bir de onları destekleyen bir deyimimiz var: Vermeyince Mabut neylesin Mahmut. Deyimin hikâyesi de bir o kadar güzeldir:

Sultan II. Mahmut tebdil-i kıyafet gezerken “Tıkandı da tıkandı.” deyip boş örse vuran bir kunduracının önüne gelir. Sebebini sorar, kunduracı da gördüğü rüyayı anlatır. Rüyasında çeşmeler görmüştür, bazıları şırıl şırıl akıyor, bazılarından su sızıyor, bir tanesi de sadece damlıyormuş. Aksakallı pir o damlayanın kunduracının talihi olduğunu söyleyince kunduracı bir çöple çeşmeyi temizlemeye kalkışmış. Çöp çeşmenin ağzında kırılınca artık damlalar da düşmez olmuş. O günden sonra müşterisi kesilmiş, adı da Tıkandı Baba’ya çıkmış.

Bu duruma üzülen padişah önce bir tepsi baklava göndermiş ki her diliminin altında sarı sarı altınlar varmış. Altınlardan habersiz kunduracı, tek başına bunu yemek yerine satıp birkaç akşamı kurtarmak istemiş. Padişah bunu öğrenince bu kez içini altınla doldurduğu bir hindi dolması göndermiş. Kunduracı yine aynı şeyi yapınca padişah adamlarını gönderip karga tulumba huzuruna getirtmiş adamı. Durumu anlatmış. Altın ve mücevher dolu sandıklardan birini getirtmiş. Bir sobanın altından çıkardığı küreği vermiş adama ve kürekle ne kadar altın alabilirse ona bağışlayacağını söylemiş. Adamcağız makûs talihinin böylesine değiştiğine inanamayan bir heyecan ve mutlulukla daldırmış küreği. Ancak o heyecanla kürek ters dalmıştır ve sadece sap kısmında bir tek altın vardır. Adam bayılır padişah ise tarihe geçecek o sözü söyler: Vermeyince Mabut neylesin Mahmut!

İşte böyledir, bazı şeyler fazlasıyla nasip meselesi.

Konunun bir de psikolojik yönü var: Pygmalion Etkisi yani kendini gerçekleştiren kehanet. Kısacası ne düşünürsek onun başımıza gelmesi. Baştan bir kabullenişle şanssız olduğumuza inanıp aksilikleri, kötü olayları biz çağırıyoruzdur. Bu mümkünse tersi de mümkündür o halde. “Şanslı doğmak” gibi tek bir sabit fikre bağlı kalmak yerine farklı olasılıklar yaratıp, onları deneyip kendi şansımızı yaratmak elimizde olabilir. Buradan daha güzel hikâyeler çıkar belki de. Kim bilir?