Sonra bir şey olur ve kilometrelerce gittiğiniz yolun son 150 kilometresinde geri dönersiniz.

Kimilerinizin “ne diyorsun?” dediğini duyar gibiyim.

Yani diyorum ki bazen o kadar yol gidersiniz ama o son 150 kilometrede yolun size ait bir yol olmadığını anlarsınız.

Bazılarınız geride bıraktığı kilometrelere ve harcadığı zamana takılı kalır. Yanlış olduğunu bilse de yolun sonunu merak eder ve devam eder.

Bazılarınız ise geri dönmeyi tercih eder.

Sizi bilmem ama ben, o son 150 km’den geri dönen olurdum herhalde, ki öyle de oldum zaten bazı zamanlar.

Kimi zaman yolun sonunu merak etsem de, yanlış yöne giden yolun sonunda karşılabilecelerimin pek ehemmiyeti olmayacağını düşündüğümdendir belki.

Öyle de olur çünkü genelde.

Öyle de olmuştu zaten.

Bir gün bir arkadaşımın annesi bana şöyle demişti; “bak kızım hayat bir yol, yolun sonuna kadar tek bir kişiyle yürüyeceğim diye düşünme. Belli bir yere kadar birileri eşlik edecek, belli bir yerden sonra da başkaları. Hepsinin o yolda karşımıza çıkma sebebi var. Hepsinin bizlere öğrettiği şeyler var. Belli bir yerden sonra görevleri biter. Onları orada bırakmayı bil ve yola devam et. Devam ederken de arkana bakma…”

Aradan kaç yıl geçti, Benek ablanın bu konuşmasını ve masaya çizdiği o yolu unutmam ben mesela. Hatta bazen kulaklarını çınlattığım bile olur şimdiki gibi.

Yolda karşılaştıklarına takılı kalan birini gördüğüm zaman, “bir arkadaşımın annesi vardı” diye başlarım cümleye, “bir elinle bıraktığını öteki elinle taşımaya çalışma” diye de bitiririm cümleyi.

Benek abla bana yoldakilerden vazgeçmenin bazen çok kolay olması gerektiğini anlatmıştı.

Ama ben, yoldan geri dönmenin de bir o kadar kolay olması gerektiğinin önemli olduğunu öğrenmiştim.

Son 150 km kala…

***

Yeni yılda çıktığınızın yolların hep doğru yöne gitmesi temennimle.

Mutlu yıllar.