Pek çoğumuzun yapmayı unuttuğu şeylerden biridir kendi saçlarını okşamak, kendi sırtını sıvazlamak…
Bazılarınıza garip geliyor olabilir bu söylediğim. Çünkü pek çoğumuzun yabancısı olduğu öz şefkatten bahsediyorum.
Nedir peki bu öz şefkat?
Kişinin zor zamanlarında kendisini duygusal anlamda desteklemesidir. Değer verdiğimiz insanların zor zamanlarında onlara gösterdiğimiz desteği ve nezaketi kendimize de göstermektir.
Yani Dr. Kristin Neff’in dediği gibi “Öz şefkat, zor bir zamanınız olduğunda, kendinizde sevmediğiniz bir şeyi farkettiğinizde, iyi bir arkadaşınızla yapacağınız destekleyici ve anlayışlı bir şekilde yanıt vermeyi içerir.”- aslında.
Ancak pek azımız bunu yaparız. Çünkü pek çoğumuzun içinde, kendimizi eleştiren hiç susmayan bir ses vardır. Planladığımız bir hedefi gerçekleştiremediğimizde, bir hata yaptığımızda ya da herhangi bir zor zamanımızda bu sesin söylediklerini duyarız en derinlerden. Genellikle eleştiridir bize söyledikleri. Bu sesi duymaya başladığınızda kendinize şu soruyu sorun “aynı durumda en yakın arkadaşım olsaydı, ona ne söylerdim, nasıl davranırdım? İçimden yükselen eleştirel bir sesle mi yaklaşırdım, yoksa şefkatle mi?”
En yakın arkadaşımız ya da sevdiklerimiz söz konusu olduğu zaman onlara gösterdiğimiz şefkati kendimizden esirgiyoruz çoğu zaman. Kendi kendimizin arkadaşı olmayı beceremiyoruz. Kendi elimizden tutan, kendi saçlarımızı okşayan, kendi sırtımızı sıvazlayan olamıyoruz. Böyle davranmanın bencillik, polyannacılık ya da kendine acımak olduğunu zannediyoruz.
Halbuki bazılarımızın zannettiğinin aksine, öz şefkatli olmak demek; bencillik, narsistlik ya da kendine acımak demek değildir.
Çünkü kendisine karşı öz şefkati olan bir birey kendini yüksek görerek zayıflıklarını yok saymaz. Yaptığı bir hata ile övünmez. Zayıflıklarını reddetmez, yaptığı hatayı ve hatanın vermiş olduğu hissi kabul eder. Kurduğu cümle “hata yaptıysam yaptım, iyi ki de yapmışım ya da sen nasıl bu hatayı yaparsın..?” şeklinde değil “kendimi yaptığım hatamla kabul ediyorum...” şeklinde olacaktır. Çünkü öz şefkatli bir insan bencillik ve narsisizmden beslenen cümleler kurmaz. Tam aksine içinde öz nezaketin olduğu şefkatli cümleler kurar. Hataların da insan olmanın bir parçası olduğunun farkında olan öz şefkatli insan, yapılan hatayı görmezden gelmek yerine telafi yoluna gider.
Peki, pek çoğumuzun yabancısı olduğu öz şefkatli olma halini nasıl geliştirebiliriz?
Dr. Kristin Neff’in düşüncesi bağlamında kendimize öz şefkat verebilmenin 3 unsuru olduğunu söyleyebiliriz.
İlki öz nezaket.
İkincisi kişinin, hem kendinin hem de tüm insanların kusurları olduğunu kabul ederek aslında acı çekenin yalnızca kendisi olmadığını fark etmesi.
Üçüncüsü ise yargısız gözlem yapabilme becerisini geliştirmesidir.
Zeynep Selvili Çarmıklı öz şefkatle ilgili bir TEDx konuşmasında şöyle diyor “Eğer siz de öz şefkate bir şans vermek isterseniz, bir dahaki sefere acı ziyaretinize geldiğinde ondan kaçmak, dönüştürmeye çalışmak veya acı çektiğiniz için kendinize kızmak yerine, belki bu üç şeyden yararlanıp, elinizi götürüp kalbinizin üzerine, acınıza da yüzünüzü dönüp kendinize, ‘şuan zor bir an kendime nasıl yardımcı olabilirim?’ diye sorabilirsiniz. Bu soru yumuşak olduğu kadar cesurdur da aynı zamanda. Çünkü acının varlığını kabul etmek, ona yer açıp onunla birlikte harekete geçmek cesaret gerektirir. Öz şefkat, hem nezaket hem cesarettir. Öz şefkat herkesin acı çektiği, acının kaçınılmaz olduğu bu hayatta kendi kendimize destek çıkmaktır, kendi elimizden tutmaktır. İşte bu yüzden öz şefkat hem paylaşılmaya hem de inanın şans verilmeye değer bir fikir.”
Örneğin ben, zaman zaman köklerimi yoklarım öz şefkat söz konusu olduğu zaman. Şöyle ki bir gün bir arkadaşım bana şöyle demişti “ Asiye seni düşününce aklıma kocaman gövdesiyle rengarenk çiçekleri olan bir ağaç geliyor…”
Ben de kendisine çok teşekkür edip eklemiştim, “Halbuki o çiçekleri açarken bazen köklerimin kuruduğunu nasıl da hissediyorum bir bilsen” demiştim.
O gün bugündür ara ara köklerimi yoklarım ben, dışarıya şefkatle çiçekler açarken içeride onlar çürümesin diye.