Yıl 1953
Çarlık Rusya Karadeniz’den Osmanlı Devleti’nin başkentini, dünyanın en önemli boğazı olan İstanbul Boğazı’nı tehdit etmekte. Güçlü, gücünü göstermekten geri durmamaktadır. Amacı basit, derslerde öğrendiğimiz “sıcak denizlere inmek”.
Rusya’nın sıcak denizlere inmesi Osmanlı’nın varlığını tehlike altına soktuğu gibi İngiltere ve Fransa gibi dönemin güçlü devletlerini bile huzursuz etmektedir. İngiltere rahatsız olmakta çünkü Afrika sömürgelerine yakın güçlü bir Rusya işine gelmemektedir. Fransa’yı tedirgin etmekte çünkü Akdeniz hâkimiyeti tehlike altındadır.
Dönemin güçlü devletleri olan İngiltere ve Fransa bir olurlar. Osmanlı’ya yardım etmek için. Toplarlar gemilerini ve askerlerini doğru Osmanlı Devleti’ne gönderirler. Rusya başlamıştır Osmanlı Devleti’ne saldırmaya.
Derken… Gelir beklenen yardım. Yüze yakın donanma binlerce asker. Osmanlı topraklarına demir atar gemiler, iner askerler. Ruslar geri adım atar. Tarihe bu savaş 1953-56 Kırım Harbi olarak yazılır. Kazanmıştır Osmanlı savaşı; ancak savaşta gösterdiği üstünlüğü masada kaybeder. Tarih siyasi tüm olayları kalem kalem yazarken bir hikâyede perdenin arkasında yaşanmaktadır.
Florence Nightingale
İngiltere savaşa getirdiği askeri birliklerinin yanı sıra hasta bakıcı olarak sağlıkçı bir ekip getirmiştir. 20 ye yakın kadın sağlıkçılar yerleştirilir “Selimiye Kışlasına”.
Karadeniz’de askerler savaşır. Selimiye’de hasta bakıcılar.
Bir yandan yaralılar bir yandan eldeki imkânsızlıklar ve patlak veren salgın. Hasta bakıcılar hem maddi imkânsızlıklar hem de eldeki yetersiz malzemeler derken gece gündüz durmadan çare aramaktadırlar. Aralarından biri vardır ki tarih onu tek başına yazacaktır.
İtalyalı Florence Nightingale.
Nightingale, zengin ve varlıklı bir ailenin kızıdır, ne para ne şöhret. Tek hedefi vardır daha fazla kişiye yardım etmek. Eğitimini İtalya, Almanya, Kahire’de zenginleştiren Nightingale “Selimiye’nin Gözdesi” olmuştur. Gece bile yaralıların yanından ayrılmaması, salgına karşı verdiği titiz çalışma onu bu şöhrete kavuşturmuştur. İşine evli olan takdire şayan bu kadın hayatı boyunca gelen tüm teklifleri reddetmiş kendisini ise işine adamıştır.
Geceleri elindeki gaz lambası ile oda oda gezerek günün her saatinde hastalara koşturması, elindeki parası ile malzeme tedarik etmesi Nightingale’in “Lambalı Kadın” olarak günümüzde ölümsüzleşmesine neden olmuştur.
Büyük hayranlıkla hatırladığımız Florence Nightingale, İngiltere’ye döndüğünde ise hemşirelik okullarını kurmuştur. Hemşireliğin kurucusu olarak bilinen Nightingale’in evlatları ve diğer tüm sağlık çalışanları 1950’li yıllarda olduğu gibi hala dünyanın her yerinde savaşmaya devam etmektedir.
Özellikle günümüzde pandeminin etkisi ile tekrar önemini hatırladığımız sağlık çalışanları gece gündüz demeden emek verdikleri hiç şüphe götürmüyor. Bu fedakârlık ne para ile ne de balkonlardan 2 hafta alkışlanacak bir durum. Şuan yapılabilecek en güzel teşekkür kurallara harfiyen uymak.
Sahi… Ne oldu o alkışlara? Ya virüs gaza geldi ya da pandemi bitti. Görünmeyen bu düşman ile savaş hala devam ediyor. Bu sefer asker yok bu sefer silah yok. Bu sefer canımızı teslim ettiğimiz o insanlar ve onların aileleri var. Düşman daha sahtekâr –sürekli- kılık değiştiriyor ve daha acımasız. Hatta bu sefer düşman görünmüyor.
Florence Nightingale ve evlatları tüm sağlık çalışanlarına saygı ve minnetle.