Osmanlı Devleti “Beylikten Devlete” yürüdüğü sırada, 4’üncü tahta çıkan padişah Bayezid veya unvanıyla Yıldırım Bayezid, olacaklardan habersiz Ankara’nın Çubuk Ovası’nda düşman Timur’u kovalamaktadır. Nereye çekildiğini fark etmeyen padişahın sonunu ise bu savaş getirecektir.  1402 Ankara Savaşı.

            Azılı düşmanı olan Timur’u tanıyalım. Timur Moğol mu? Türk mü? Diye merak edenler için hemen söyleyeyim Türk’tür. “Aksak” Timur’un ayağına ok gelmesi sonucu aynı zamanda sakattır da. Bu durum Bayezid’in karşısında dezavantaj olur mu diye merak edenlere hemen Bayezid’in de bir av esnasında atının toynaklarından seken taş sonucu tek gözünün az gördüğünü belirtelim.

            Hem siz bakmayın Timur’un sakat olduğuna…

            Aynı Cengiz Han gibi elinde kan pıhtısı ile doğmuştur Timur. Eski bir inanışa göre elinde kan ile doğan çocukların çok kan akıtacağına inanılırmış.

            -Öyle mi oldu peki?

            70 bin düşman kellesini getirmelerini askerlerine emredip, kimin kaç kelle getirdiğini kayıt altına aldığını, Bağdat’ta, İsfahan’da kelleden kuleler yaptırdığını da işin içine katarsak sanırım bu inanış hiç yersiz sayılmaz.

            İki Türk aynı zamanda iki Müslüman olan Timur ile Bayezid’i karşı karşıya getiren ne oldu dersiniz? Para mı? Şöhret mi? Belki… Bunları bilmek biraz zor ancak şuna eminiz ki bu iki hükümdarın da tek bir isteği var:

            Lider olmak!

            Kendi devletine bile lider olmayan Timur; “Timur Devleti’nin de hükümdarı değildir! 8 Yaşında Cengiz soyundan gelen Mahmut Han’dır devletin hükümdarı. 8 yaşında olmasından anlayacağınız üzere elinde oynatmaktadır Timur bu küçük çocuğu. O yüzden Timur “Emir” unvanını kullanır. (Hükümdardan emir alan, birinin emrinde olan)  54 de çocuğu vardır Timur’un 36 erkek 18 kız çocuğu. Bir hayli kalabalık.  

            Bayezid’i bekleyen sürpriz!

            Çubuk Ovasında muharebe cereyan ettiğinde Timur’un Hindistan’dan getirdiği filler çıkar ortaya. Onca fil nasıl olurda saklanabilir? “Filsaklar Ormanı’na tabii. Filsaklar Orman’ı günümüzde Ankara’nın ilçesi olan “Pursaklar”dır aynı zamanda. Zamanla isim Filsaklar’dan Pursaklara evirilmiştir.

            Şoktadır Osmanlı askerleri. Hayatında ilk defa fil gören askerler korkuya kapılmış, askerlerin altındaki atlar ise korkudan sahiplerini çoktan terk edip gitmiştir.

            Esaret dönemi.

            Bayezid “Yıldırım” unvanını hızlı hareket etmesinden almaktadır. Ancak hızlı giden Yıldırım Bayezid’in sonu da hızlı gelmiştir. Osmanlı ordusunun aldığı yenilginin şoku başlamışken Bayezid’in tutsak olarak Timur’a götürülmesi ise daha büyük bir sorun haline gelmiştir. Artık hükümdarı yoktur Osmanlı’nın. 11 yıl sürecek Fetret Devri başlamıştır.

            Bayezid’i merak edenler için söyleyeyim. Mektuplardan anlaşılacağı üzere işkence ve zorbalık görmemiştir. Aynı zaman bir kafese konulup Anadolu’da gezdirilip rezil de edilmemiş Bayezid. Timur saygılı davranmıştır düşmanına.

            Bayezid gözünden bakmak gerekirse aslında onun ağrına giden başka şey vardır bana sorarsanız.

            Esenboğa

            Onu esir alan, ellerini bağlayan, Timur’un emrindeki komutanı: “İsen Buga”.

            “İsen Buga” isminin Ankara’nın bozkırında, tam orta yerde “Esenboğa Havalimanı’nda yaşatılması sanırım daha zordur Yıldırım Bayezid’e. Kederinden ölen Bayezid bugün kalksa kederinden pek yaşayabileceğini gene sanmıyorum.

            Esenboğa ismi Yıldırım’ı tutsak eden Timur’un komutanının adıdır. Aynı zamanda bir Moğol’dur bu komutan. Cengiz soyundan.

            Ayasofya’yı konuştuğumuz gibi umarım bir gün bu konuyu da konuşmaya başlarız.

            Timur’a gelecek olursak 1941’de SSCB tarafından mezarı bulunarak açılmış, kafatası incelenmiştir. Eski bir inanışa göre hükümdarların mezarları açılırsa “lanet” saçarmış etrafa.

            Ne kadar doğru bir inanış bunu bilmek zor ama 1 sene sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) başkenti Moskova’ya Hitlerinin taarruzu başlamış zor zamanlar geçirmiştir Sovyet Rusya. Hemen mezarına geri konulan Timur’un kafatası bir daha açılmamıştır.

            Bu inanışa göre Cengiz Han’ın mezarını bulmamak en iyisi sanırım.