Çok eski bir türkü var.

“Kara bahtım kem talihim taşa bassam iz olur” diye başlardı türkü.

Tamamını anımsayamadım, iki dizesi şöyleydi;

“Yetmişinde bir yar sevsem ondördünde kız olur.

Temmuzunda suya girsem balta kesmez buz olur.”

Genç kuşak belki anımsamaz ama yaşı 50 nin 60 ın üstünde olanlar bilir bu türküyü.

Günümüzde aynen o durumdayız.

Temmuzda ne olur bilemiyorum ama Haziran ayında ülkeyi sel götürüyor.

Doğa düşünülmeden her yana beton dikildi.

Mevsimlerin değişmesini, beton yığınlarına bağlayan bilim insanları var.

Ormanlarımız, yabancıların maden arama çalışmaları ve çıkan değil, çıkarılan yangınlarla kül oluyor.

Anadolu’muzda bire bin veren verimli toprağımız yokmuş gibi Sudan’dan, Venezuela’dan toprak kiralıyoruz.

Niçin?

Başta buğday olmak üzere, tarım ürünleri yetiştirmek için.

Bu ne biçim bir tarım politikası deseniz, “ezan dinmez, bayrak inmez, sen vatan hainisin” derler.

Sen çiftçini destekleme, onun zorunlu olarak kullandığı mazota, gübreye, tarım ilacına zam üstüne zam yap, sonra da çiftçiden üretim bekle.

Çiftçi size yukarda yazdığım türküyü söylemez mi?

Gerçi çiftçinin türkü söyleyecek mecali kalmadı ya!

Gelin o eski türküyü bir daha mırıldanalım;

“Kara bahtım kem talihim, taşa bassam iz olur

Yetmişinde bir yar sevsem ondördünde kız olur,

Temmuzunda suya girsem balta kesmez buz olur.”

Valla ben Haziran ayında hala üşüyorum.

Üstelik Temmuz ayında Kurban Bayramını da idrak edeceğiz.

Temmuza Allah kerim diyelim mi?

Böyle giderse baharı görmeden yaz gelip geçecek…