Son zamanlarda yazıların ardından Bayır'dan mailime çok sayıda mesaj ulaştı.

Birinde- Canan Hanım Bayır'ın tarımda en verimli kullanılacak toprağını mermer posalarının üstünü kapatmak için kullanıyorlar yazıyordu.

Diğerinde kontrolsüz atılan çöplerin ormanın içinde tepe oluşturduğunu söylüyorlardı.

Bir başkasında MUSKİ 'den şikâyet etmiş bir vatandaş. "Akşam yemeği saatinde foseptik çekiyorlar. "Ortaköy'den sonra sıra size gelecek" dediler bekliyoruz. Ancak bazı zamanlarda kokudan rahatsız oluyoruz. Hatta yağışlar fazla olduğu zamanlarda musluktan kahverengi aktığını da gördük suyun. Yani burada drenaj kanallarının da gözden geçirilmesi lazım. " diyorlar.

Hal böyle olunca bunca ihbar bunca mail kendimizi Bayır meydanda kahvede bulduk. Muhtar ile görüştük. Esnafla konuştuk.

Esnaf, MUTSO 'dan şikayetçi "aylık almayı biliyorlar ama enflasyonla mücadele için hiçbir projeleri yok. Kurumlar üzerinde bir etkileri de yok. Mesela geçenlerde elektrik sık aralıklarla gitti. Gıda ürünleri ile işi olan ticaret erbapları sıkıntıya girdi. Eti kokan, süt ve süt ürünleri ekşiyen, dondurmaları eriyen bozulan oldu. AYDEM 'i aradık yetkilileri bize malımızı sigortalatmayı önerdi. İsraf sıkıntı değil onlar için. Para kaybını ön3 sürüyorlar.  Kardeşim söylesen de önceden tedbir alsak olmaz mı? Besi çiftliğinde kendi ürettiğimiz eti satıyoruz. Ne emeklerle ne zorluklarla geliyor o et bu dolaba. AYDEM yetkilisi sigortadan bahsediyor. Hey yavrum hey ne günlere kaldık."

Muhtarın en çok dile getirdiği problem: tarım ve hayvancılıkla uğraşan halkın durumu. "Ekonomiyi yönetenlerin üreticiyi destekleyici bir projeleri olmadığı gibi hayvancılıkla uğraşanları ciddi zor durumda bırakan adımlar atıldı. Gıda enflasyonu bu kadar yükselmişken cezayı üreticiye kesmek, üretimi tıkamak neden?" diye soruyor muhtar.

30 yılı aşkın süredir, besi çiftliği işleten bir abimiz de dedi ki: "Bizimle çalışacak adam bulamıyoruz. 40 Bin TL maaş, lojman veriyoruz. Yine de kimseyi bulamıyoruz. Çobanların geliri yılda 2 milyona yaklaştı. Çobanlık yapanı da bulamıyoruz. Gençlerde varsa yoksa masa başı iş takıntısı. Böyle giderse hayvancılık sürdürülebilir olma özelliğini tümden yitirecek. Pandemide evlere kapanınca ilaçtan önce kemik suyu aradık. Onu bile unuttuk hemen."

Kahveden kalktık. İhbarları sorduğumuz muhtar ve kahvehanede oturan sakinlere göre problem olmayan mermer posalarının boşaltıldığı tarlayı, çöplerin tepe olduğu bölgeyi fotoğrafla belgeledik. Bize ulaşanlar çöp kokularından rahatsız olanlar haklıymış. Öyle bir yere gittik ki yolu yol değil. Mermer kamyonlarının tozundan çam ağaçları yere eğilmiş, rengi değişmiş. Ağır tonajlı araçlardan bozulan yola yol demekte de zorlandık.

Uzmanına sorduk. Mermer tozlarının posalarının tarımla verimli toprakla buluşmasının etkileri ne olur?

Aldığım cevabı aynen aktarıyorum:

"İlk sene iyi verim alanlar olur. Ancak zamanla tozlar taşlaşır verim oldukça düşer. Tarım alanlarına sınır taş ocağı ve mermer ocaklarının tozları bitkilere ve ekili alanlara zarar verir. Tarım alanlarında toprağın nemi azalır ve toprak kurumakta, tarımsal faaliyette ve içme amaçlı kullanılan yer altı suyu daha derine inebilir. Kuyuların su seviyeleri düşer ve ağaçlar kurur. Mermer tozu, bitki yapraklarında stomaları kapatır ve bitki zayıf düşer. Bitki zayıf düşünce parazitler bitkiye hücum ederler ve bitki ölür.

Toz, bitkilerin yapraklarında solunumu ve fotosentezi engeller, döllenmeyi önler ve meyve oluşumunu azaltır. "

Çöplerin kontrolsüz halde ormana atılması ve o bölgenin adeta çöp tepesine dönmesinin zararları ise aslında başlı başına bir yazı konusu olarak işleyebilirim. Zira, çevre mühendisi ve ziraat mühendisi olarak memur olarak çalıştığı için demeç veremeyen ancak bilgisini de bizden esirgemeyen uzmanlar şunların altını çiziyor:

"Çöp tepeleri eğer bahsettiğiniz şekilde ağır koku yaymaya başladıysa orada gaz oluşumu var demektir. Gaz oluşumu başlayan yerde yangın riski artmış demektir. Zararlı mikroorganizmaların çoğalmış olması da muhtemeldir. Bunların üreme ve hastalık yayma hızı oldukça fazladır. Bu da halk sağlığı için tehdit oluşturur. Ayrıca çevrede bir yer altı suyu kaynağı varsa sızıntılar bu su kaynağına ulaşır ise bu da yine hem o suyun değdiği toprakta, ağaçta, tüm canlı yaşamında olumsuz izler bırakabilir. Bu bakımdan çöplerin kontrolsüz hale gelmesi bizi doğa ve insan yaşamı için sağlık açısından oldukça tedirgin eder. "

Hafta başında Ören'den dem vurmuştuk. Hafta ortasında Dünya Kenti olma hedefinde ve yolunda olan Muğla vizyonuna baktık, çıktık. Yazıda "Denizde ulaşım için örnek göremedim" dediğim için " ama deniz otobüsleri başladı" diye geri dönüş yapanlar oldu. Haklılar. Dar mesafede içinde bulunduğumuz çağ için küçük ancak Muğla için güzel ve iyi bir başlangıç örneği verildi. Deniz ulaşımının tekel piyasadan en yakın zamanda kurtulması bence önemli. Daha yaygın, alternatifli bir deniz ulaşımı Muğla'nın hakkıdır. Başlangıç adımı küçük ama değişimin öncüsü olduğu için de en büyük adımdır.  Emeği geçenleri tebrik eder, halk için denizin daha aktif, ucuz ve ulaşılabilir olmasını dilerim.

Haftanın son yazısında da gelen İhbarlara kayıtsız kalmadık. Bayır'a gittik, gördük, uzmanlarına gördüğümüz manzarayı anlattık ve görüşlerini yazdık.

Muğla'yı sevdiğini, derdiyle dertlendiğini iddia eden ne kadar siyasetçi, STK üyesi, bürokrat, kurum yetkilisi, belediyeci, gazeteci kim varsa çağrımdır; mahalleleri gezmeyi, köylü ile hasbihal etmeyi ihmal etmeyin. İnanın hizmetsizlikten çok dertliler evet ama "nasılsın?" sorusunu sormayanlardan da bir o kadar sitemliler.

Oturduğunuz yerden yönetim de olmaz yönetilmek de olmaz!

Muğla'da  çıkan yerel  yazılarım ağırlıklı olarak muhabir arkadaşlara ve yetkili kurumlara işaret fişeği olacak bundan böyle...

Mailime ihbarlarınızı bekliyoruz. Bilmeyenler için tekrar paylaşayım [email protected]

Muğla'nın neresinde olursanız olun. Siz çağrın biz gelelim!

Haydi selametle...