Muğla yöresi müziği bakirdir, Türkülerinin doğru dürüst bir tasnifi yapılmamış, içine karışmış veya bu yöreden götürülüp başka yörelere mal edilmeye çalışılmış türküleri ki bunlara taşınma türküler denir, yerli yerine konulmasına çalışılmamıştır. Yine yöreden çıkan önemli sanatçıların tanıtımlarına ait çalışmalar mevcut değildir. Örneğin: Fethiyeli Ramazan Güngör üç telli sazın en önemli temsilcisidir. Onun bu sazı çalışında çok seslilik vardır. Onun çaldığı müzik kent hayatına karışmadığı için bozulmamıştır. Eğer bunlar şehre taşınırsa, bozulma ihtimalleri vardır. Bu yüzden orijinalliği içinde hala devam edem eserleri mevcuttur. Bunların değerlendirilmesi için işin özünü bilen kişilerin yöneteceği müzik evlerine ve bunların çalınmasını sağlayacak geleneksel müzik aletlerininyapımının yapıldığı müzik aletleri atölyelerine ihtiyaç vardır.
Ramazan Güngör demişken şunu da ekleyeyim. O, ülkemizde ender kalmış Asya ve Anadolu arasındaki bağın son temsilcilerinden biriydi. Ramazan usta, üç telli çalsa da çalışında çok seslilik vardı. O üç telli sazını şelpe denen eliyle çalan usta bir müzik adamıydı. Tekniği, yorum gücü ve bağlamaya kazandırdığı geniş biçimdeki kullanımı önemlidir. Böyle bir değerin yörede değerlendirildiğini söyleyebilir miyiz?
İbrahim Bey’in de önemli meziyetleri vardır. Bir defa 1950’li yılların sonundan itibaren Muğla yaşantısının yakın tanığıdır. Muğla’nın çeşitli yerlerinde yapılan müzik etkinliklerine katılmış,derlemeleri sırasında tanıdığı halkını daha derinliğine tanıma fırsatını bulmuştur. Yörenin önemli sanatçılarıyla ilişkileri, yöre türkülerini yakan insanları, eski yerel çalgıları çalan kadın ve erkekleri tanımaktadır. Bunlardan kalan anıları vardır ve bunlar halk müziğine katkı yapacak cinstendir.
İbrahim Ethem Yağcı, Muğla’nın gönüllü müzik elçisidir. Yöre türkülerini kasetlere okumuş, televizyonlarında seslendirmiştir. Birçok türküyü, Türk halk müziğine kazandırmış, bu yolda insanların yetişmesine katkı sunmuştur. Belki bu çalışmaları yaparken, hoşuna gitmeyen olaylarla da karşılaşmıştır, ama o, her şeye rağmen bu gönüllü koşununu sürdürmüştür. Muğla musikisine kaynak kişi ve derlemeci olarak Alişar- Çay Gıyında Harım Var- Derenin Daşları- Eskerenin Çamına- Kesme Memet- İndim Daldan Budaktan- Kurcaova’nın Çamları- Memedim Türküsü-Muğla’nın Güzelleri- gibi birçok türkünün ya derlemecisi ya da kaynak kişisidir ve bu çalışmalarıyla Muğla Halk Müziği’ne çok büyük katkılar yapmıştır.
İbrahim Bey’in müzik kariyeri alaylı olarak başlar. Devamında araştırmacılık, derlemecilik, ses ve saz sanatçılığıyla sürer. Bunları serbest çalışarak kazanmıştır. İşine ciddiyetle eğilen, disiplinli, sorgulayan, gözlemleyen bir özelliğe sahiptir. Korumacıdır. Özden kopma taraftarı değildir. Geleneğin devamında geçmişin birikiminin günümüze taşınması gayreti içinde olmuştur. Bugün Türk Halk Müziği’nin geldiği noktayı bilmektedir, ama o popülizme kaçmamak şartıyla, yeni açılımlara hayır demez, ancak yeni şeyler üreteceğiz diye de dünün birikimini hunharca harcayan yeni açılımların peşinde de olmak istemez.
Yöre türkülerinin derlenmesi için Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren çalışmalar yürütülmüştür. 1942 yılında Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve tekniker Rıza Yetişen’le birlikte altıncı derleme gezisini Isparta, Burdun, Antalya ve Muğla yörelerine yapmış, bir buçuk ay süren bu derleme süresinde, 426 ezgi bestelemiştir. Bunların hatırı sayılır bir bölümü Muğla türkülerine aittir.
İbrahim Bey yöresi kültürüne baba mirası gibi sahip çıkmıştır. O, kendinden önce bu yörede derleme yapmış kişilerin izinden giderek, yörede kalmış ve sonradan üretilmiş türkülerin derlenmesi çabası içinde olmuştur. O, bu derlediklerini sadece melodi olarak değil, aynı zamanda döneminin tanıklığını yaptıkları için de önemsemiştir. Bu çalışmasıyla yöresi halkını daha iyi tanımış, kültürünün derinliklerini görmüştür. Kendisinin bu türküleri yakanlara saygısı olduğu kadar, derlediği türkülere de sevgisi vardır. Bu yüzden yöre türkülerini severek çalması yanında, hakkını vererek söyleyip kitlelere uluşmasını sağlar. Çaldığı bu derleme türküler yerel bir kimlik taşırlar, bu yerel söyleyişte doğallık vardır, İbrahim Bey bu özelliğin kaybolmamasına çok dikkat etmiştir.
Kendisi Muğla türkülerini araştıracak ve çalmasını öğrenecek kişiler için önemli bir kaynaktır. O, halk türkülerinin kâğıt kaleme yazılıp besleneceğine inanmaz veya böyle bestelenmiş parçaları yapay bulur. O, halkın dünyasından doğan, halk yapımı türkülerin daha doğru eserler olacağı kanaatindedir.
Bir ilin tarihini ve kültürünü araştırıp yazacaklar, o kentin tarihsel ve kültürel gelişimini çok iyi bilmek zorundadır. Muğla yöresinde oluşturulmuş ve zamanımıza kadar gelmiş Türk Halk Müziği eserleri, mahalli sanatçılar ve onların yetiştirdikleri tarafından süreklilik kazanmıştır. Bu alanda bir kopukluk söz konusu değildir. Yani Muğla halk müziği usta- çırak ilişkisi şeklinde sürüp zamanımıza ulaşmıştır. Artık günümüzde sözlü olarak bu türküler oluşturulsa da derleyenleri olduğu için alınıp yazıya geçirilip, notaları yapılmakta bu da değiştirilmesi veya başka bir yöreye taşınıp oralara mal edilmesini engellemektedir.