Aşıkların yaşadıkları devirler farklı olsa da, onlar her devirde halkın gözü ve dili olmuşlardır. Söylemek istediklerini korkusuzca söyler, kendi yürek acısını, hayranlığını, sevdiği birine karşı duyduğu ilgiyi, okurlarıyla ve ya dinleyeniyle paylaşma yoluna giderler.

“EV YAPTRDIM TUĞLADAN,

BİR YAR SEVDİM MUĞLA’DAN.

GÖZ GÖRDÜ GÖNÜL SEVDİ,

AYIRMASIN YARADAN.

BÖYLE OLSUN DA BÖYLE OLSUN,

HER GÜNÜMÜZ BÖYLE OLSUN,

BİZE NAZAR EDENİN,

İKİ GÖZÜ KÖR OLSUN.

AK KOYUNLAR YAYLIMDA,

KUZULARI ARDINDA,

BAŞKA YARİ NEYLEYİM,

BENİM YARİM YANIMDA.

GÜL KOPARDIM DALINDAN,

TUTTUM YARİN KOLUNDAN,

ÖPTÜM ÖPTÜM KOKLADIM,

YARİN AL YANAĞINDAN.

DOST ABBASİ OZANIM,

GÜL DALINA KONARIM.

YARİ HER GÜN GÖRMEZSEM,

UĞRUN UĞRUN YANARIM.

Ozan sadece aşk türküleri söylememiş, sosyal konulara da ağırlık veren türküler koşmuştur. Yani duyarlı bir ozandır, gelişmelere uzaktan bakmamış, gerek çalıştığı iş yerinde gördüklerinden, gerekse işittiklerinden, bilhassa işçi kesiminin yaşadığı sorunları “Yollarımız Uzak Bizim”şiirinde olduğu gibi dile getirmiştir.

DAĞ TAŞ ARASINDA KALDIK,

BAĞYAKA’YI MEKAN TUTTUK,

TOZ TOPRAK İÇİNDE KALDIK,

KADERİMİZ BÖYLE BİZİM.

YATAĞAN’IN SICAĞINDAN,

ŞU TERMİK’İN DUMANINDAN,

KÖMÜRÜNÜN URANYUMUNDAN,

BEDENİMİZ HEDER BİZİM.

BODRUM’A GİT CENNET GİBİ,

MARMARİS’TE CANNAS GİBİ,

KARAKUYU BULUT GİBİ,

GÜNLERİMİZ HAPİS BİZİM.

ABBASİ’YİM GURBET ELDE,

HASRETLİĞİN ŞU GÖNLÜMDE,

KAVUŞMAK ZOR BUGÜNLERDE,

YOLLARIMIZ IRAK BİZİM.

Aşık bu türküsünde, Yatağan’dan çıkan kömürün termik santralde oluşturduğu kirliliği ele alırken, Yatağan’la diğer turizm yerleri Bodrum ve Marmaris’teki yaşantının bir karşılaştırmasını yapmaktadır.

Abbas Balcı, geldiği yöreden öğrendiği aşıklık geleneğine göre çalıp, söyleyen bir ozandır, yani aşıklık geleneğinin son halka ozanlarındandır. Muğla’nın mahalli sanatçısı İbrahim Ethem Yağcı, aşıkla tanıştıktan sonra onunla yörede bazı çalışmalar yürütmüştür. Bodrum, Marmaris, Gökova, Fethiye, Datça vb. taraflarını gezdirip, bu yerler için türküler oluşturmasını istemiş ve onu bu konuda teşvik edip önemli türkülerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hatta İbrahim Bey, Abbas Balcı için: İyi ki bu aşık yöremize geldi de böyle önemli eserler kazandırdı” demeyi de ihmal etmemiştir.

Hayatta güzel olan şey sevmek, sevilmek kadar, yaşarken kişiyi hatırlatacak bir iz bırakmaktır. Yazarlar, yazdıkları eserleriyle, ressamlar tablolarıyla, ozanlar besteleyip bıraktıkları türküleriyle, sonsuzluğu kucaklayan kişilerdir. Bakın bugün zamanımızdan asırlarca önce yaşamış Yunus Emre, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah gibi kişilerin adı anılıyorsa, bu bıraktıkları eserleriyle ilişkilidir. Niçin onlarla aynı çağı yaşamış diğer insanların isimleri bilinmemektedir? Çünkü armalarında, onları hatırlatacak, bıraktıkları mevcut değildir. İşte Abbas Balcı, bu kalıcılığı sağlayan sırrın özünü görmüş, onun için çaba harcamıştır. Bir aşık geleneği olan, genellikle şiirlerinin son kıtasında mahlas kullanma alışkanlığı ozanda da kendini göstermiş, o da kendine yakıştırdığı “Abbasi” mahlasını kullanmayı uygun görmüştür.

Bu anlayış ozanların yazdıklarının kime ait olduğunu belirttiği gibi, diğer mahlaslarla da karışmasını önlemektedir. Abbas Balcı” Abbasi” mahlasını kullanırken, şiirlerinin başkaları tarafından alınıp, kendilerine mal edilmesini de bu geleneğe uyarak önlemiştir.

Abbas Balcı duygu yüklü bir insandır. Özüne sözüne güvendiği her insanı şiirleriyle tanıtmaya çalışmış, o sadece kendinin doğduğu memleketi değil, ekmeğini yediği Muğla’yı da güzel besteli şiirleri içinde anlatma becerisini göstermiştir. Gördüğü her nesneyi, beğendiği ve takdir ettikleri hakkında onları anlatabilme yeteneğini göstermiştir. Bu alanda yazdığı çok sayıda şiirleri mevcuttur. Kıskanç biri değildir, ama kıskanıldığından ve ozanlık çalışmasının göz ardı edilmesinden sıkıntı duymuş, yaptığı çabanın, verdiği emeğin iyi değerlendirilmediğinden üzüntüsünü dile getirmiştir.