Yine mi matematik? Bu ders ne zaman bitecek? Matematik ödevini yapmak istemiyorum işte! Yapamadım olmuyor zaten zor...
Bu çok bildiğimiz, duyduğumuz cümlelerle başlamak istedim yazıma. Çocuklarımızın matematik dersine karşı söylediği bu cümleler matematikten ne kadar korktuklarını anlatmaya yetiyor. Peki neden? Daha ilköğretim çağındaki çocuklar nasıl oldu da matematikten korktu?
Aslında daha beş yaşında oynamaya başladığı oyunlarla matematiğe ilk adımlarını atmadı mı? Bunu yaparken çok da eğlenmedi mi? Eğlendi sevdi tabii ki. Matematik bu oyunun neresinde diyecek olursanız da oyunu sorguladı, çözmeye çalıştı, anlamaya çalıştı, oyundaki problemi buldu, denedi yanıldı tekrar denedi ve hiç farkında olmadan matematiğe ilk adımlarını attı. Aileler bu durumu bilinçli olarak izlerse ve bunu çocuğa aktarabilirse matematiğin oyun gibi olduğunu düşünerek sevecek ve derslere korkmadan gelecekti.  
Peki biz ne yaptık?  
Biz aileler olarak, toplum olarak ülkece matematikten korktuk, zor olarak algıladık ve bunu değiştirmek için çok da çabalamadık. Gittiğimiz yerlerde, görüşmelerde konu matematiğe gelince zor zaten o ders yapılamaz olmaz dedik. Bunu bu şekilde çocuklarımıza farkında olmadan işledik. Sonuç olarak matematikten korkan, matematik dersi geldiğinde “yine mi Matematik” diyen çocuklarımız oldu. Daha ilköğretim çağında olan çocuklara matematiğe ön yargıyla yaklaşıp istemeden de olsa korkuyu öğrettik tabii bu her zaman bu şekilde olmayabilir ancak topluma baktığımızda ne yazık ki durum bunu gösteriyor Matematikten korkan toplumun, matematikten korkan çocukları...
Bu durumu düzeltemez miyiz? Bir de buna bakalım.
Tabii ki korkuları yenebiliriz, düzeltiriz. Bu konuda aile-çocuk-okul üçgeni çok önemli.
Aile basamağına bakarsak madem toplumca matematikten korkuyoruz o zaman çocuklarımızla beraber ailecek öğreneceğiz. Destek olacağız, düşünüp çözecek yardımcı olacağız. Anlaşılmaz sandığımız zincirleri kıra kıra anlayacağız örnek olacağız. Buna kendimden örnek verecek olursam matematiği bu kadar sevmemde ki etkenlerden biri de annemin küçükken benimle beraber zorlandığım yerlerde soruları çözmeye çalışması benimle beraber öğrenmesidir. Unutmayın aile eğitimde de en büyük etken.
Üçgenimizin diğer basamağına geçelim okul basamağı, burada matematik öğretmenlerimize büyük iş düşüyor. Çocukları her zaman motive eden, onları ilgi alanında tutan, dersin nasıl geçtiğini anlamadıkları dersleri işlemeliyiz. Dikkati dağılan küçük öğrencilerimize belki küçük bir oyun,   kısa eğlenceli sorular, çikolata ödüllü problemler hatta benim çikolataların üzerine tek tek sorular yapıştırıp çikolatayı sınıfa o şekilde dağıttığım zamanlar bile oldu. Neden olmasın ki?  O an çocuklarda ki meraklı gözleri tahmin edebiliyorsunuz değil mi işte olay tam olarak bu! O oluşan merakı kaybetmeyip, hep büyüteceğiz. Çünkü işimiz sadece matematik değil, işimiz sevdirerek, eğlendirerek, merak ettirerek, matematiğin ne kadar önemli olduğunu göstererek öğretmek. Böylelikle sınıf mutlu öğretmenler daha da mutlu olacaktır.  
Tüm bu durumları başardığımızda ise matematik yapan bir toplum, merak eden, ön yargısız, özgüvenli bir toplum oluşturmuş olacağız.
Bu sefer sonuç istediğimiz gibi olacak Matematik seven toplumun, matematik seven çocukları...