Eskiden ne güzelmiş komşuluk ilişkileri herkes birbirinin evine gelir, gider sohbet eder çayını, kahvesini içer sonra huzurlu bir şekilde evine dönermiş.Öyle anlatırdı aile büyüklerimiz insanın içini ısıtan yüreğini sevgiyle doldurankomşuluklarını anlatırken. Şimdi bakıyorum da komşuluktan eser kalmamış ,İlişkiler bireysel olma yolunda emin adımlarla ilerliyor .
Mesela komşular birbirlerinin işi olduğu zaman diğer komşular yardıma koşar, imece usulü karşılık beklemeksizin birbirlerinin işlerini görürlermiş. Mesela birbirlerini görmek istediklerinde haber vermeksizin çat kapı gelirlermiş. Evlerdeki kapılarda genelde kilit kullanılmaz, birbirlerine güvenirlermiş.
Eskiden o zamanın çocukları sokakta oyun oynar,ziraatın ve tarımın içinde görerek yaşayarak büyüdüklerinden bedenen çalışma becerisini kazanmışlar, kendi işlerini görür hale gelmişler. Zamanla tarıma uygulanan kotalar nedeniyle tarımsal faaliyetlerde azalma görülmüş, gelişen teknoloji ile birlikte insan gücüne dayalı tarımsal faaliyetler yok olma aşamasına gelmiştir. Gelişen teknolojinin değiştirdiği bir başka şey, insanların artan nüfusla birlikte apartman hayatına geçmeleridir.
Komşuluk ilişkilerinin mutasyona uğradığı nokta burasıdır. Dışarıdan alınan göçlerle yabancılaşma başlamış, yeterince tanımadıklarından haklı olarak birbirlerine ihtiyatlı davranmaya başlamışlardır.
Böylece eskilerin anlatımıyla “ Ne varsa eskilerde var “ deyimi ne kadar yerinde söylenmiş olduğu ortadadır. Yine bu konu ile ilgili komşuluğun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak adına “ Ev alma komşu al “ ve “Komşu komşunun külüne muhtaçtır “ gibi atasözlerimizde mevcuttur.
Komşuluk kavramı özünden saptırılmış olsa da , yukarıdaki atasözlerinin hatırına hiçbir ayrım gözetmeden beşeri ilişkileri güçlendirelim, birlik ve beraberliğimizi hep canlı tutalım.
Sevgiyle kalın...