Sevgili dostum Ali Akar’ın Şehriyar ile ilgili yazdığı yazıya yaptığım bir yorumda; Şehriyar’ın Heyderbabaya Selam şiiri sanki beni anlatır, Heyderbaba Dağı Erciyes olur, oradaki kişiler birden bire Pınarbaşı’nın Küçük Karamanlı Köyündeki karakterlere dönüşüverir demiştim.
Azizim! bizim hikâyemiz ben diyeyim elli küsür yıllık siz diyin beşyüz yıllık öte taraftan biri desin dokuz on bin yıllık. Hikâyemize bir Allah şahit, bir de gölgesinde eğlendiğimiz dağlar.
Dağlar deyip geçmemeli, arkeolojik çalışmalarla milattan önce yedi binli yıllara tarihlenen Çatalhöyük’te bulunan bir evin duvarında bilinen en eski manzara resmi olarak kabul edilen Hasandağı’nın resimlerine rastlanılmıştır.
Hasan Dağı, sanki Erciyes’in küçük kardeşi gibidir, iki dağ ancak bu kadar birbirine benzeyebilir. Çatalhöyüklü de benim Erciyes’ten etkilendiğim gibi etkilenmiş olsa gerek ki dokuz bin yıl önce evinin duvarına Hasan Dağını resmetmiştir.
Kişinin Vatanı çocukluğudur derler ya bizlerde çocukluğumuzu Toros Dağlarının bir uzantısı olan Tahtalı Dağlarının eteklerinde geçirdik. Sabah kalkıp sokağa çıksan solunda Öşşekçi ve Başınayayla Dağı, karşında Kurtkulağı ve Soğanlı Dağı görünürdü. Ama sağına bakınca göğe asılı gibi duran hepsinden ulu bir dağ vardı güzeller güzeli Erciyes. Erciyes olunca diğerlerine dağ bile diyesi gelmez insanın. Diğerleri birbirinin devamı olup kudretlerini birbirine yaslandıklarından aldıkları hissi uyanır da, Erciyes öyle mi ki tek başına meydan okur. Azametiyle her şeyin garkında olduğunu her şeyi gördüğünü haykırır adeta. Sıradağlar birbirine güvenmeyi birlikteliği söylerken, Erciyes tek başına da dünyaya meydan okunabileceğini fısıldar insanın kulağına.
Dağlar hayatın ve nice şiirin ilham kaynağı olmuştur. Abdurrahim Karakoç “Anadolu Sevgisi” adlı şiirinde:
“Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.”
Köroğlu “Arkam sensin önüm sensin kalem sensin” der, Pir Sultan Abdal bin yıl geyiklerle dağda gezer. Bizim için de esasen güvenli limanlarmış dağlar. 1699 ‘dan itibaren başlayan Türkmen Aşiretlerinin iskanı ile ilgili her sorun yaşandığında dağlar güvenli limanlar; kalan zamanda içindeki yaylalar ise özlemin, geçimin ve huzurun kaynağı olmuş.
Dağlar için ne çok söylenecek söz var ama en güzellerinden birini Arif Nİhat Asya söylemiştir. Nitekim, Erciyes’in Mimar Sinan’a Süleymaniye Camiinin yapımında ilham olduğunu dile getirir. Şairlik de bu sırrı görebilme yetisi olsa gerek:
“Dağ parçası kubbeler ufaktan iriden
Gel haşmeti seyret ileriden beriden
Bir mucize devrinde Sinan Erciyes’i
İstanbul’a dikmiş getirip Kayseri’den”
Baki selam.