Çok kurak bir yıl geçiriyoruz. Bodrum doğru dürüst yağış görmedi. Zeytinler ve narlar bir tuhaf. Zeytinde yok yılı yaşıyoruz. Peki narlardaki çatlak ve sağlıksız görünümün sebebi ne ola ki? Uzmanlar mevsimlerin kaydığını, bazı sebze, meyve ve bitkilerdeki tuhaflığın bundan kaynaklandığını söylüyorlar. Bildiğimden değil işte, ben de onların yalancısıyım.

     Gözlerime inanamıyorum, millet korona ile uğraşırken, Bodrum’da hala denize girenler var. Yazlık evlerini kapatmayıp İstanbul ve Ankara’ya dönmeyenler, düşman çatlatıyorlar sanki. Dostlarına telefonla kış gününde yazı yaşadıklarını anlatıp, imrendiriyorlar çevrelerini. Şehir çok kalabalık, trafik yazdan beter, kentin ana yollarının bir kısmı kilitleniyor adeta. Böyle giderse, yürüyerek daha kolay varırız gideceğimiz yere. Dikkat ediyorum, ciddi bir önlem de alınmıyor. Tüketim ekonomisi her eve en az iki otomobil kazandırdı çünkü.

     İlçenin trafik komisyonu var biliyorum. Ama niye önlem almazlar anlamıyorum. Üzerinde paletli inşaat makinaları olan dev tığlara, gündüz vakti niye izin verirler ki? Cadde ve sokaklarda zorla dönebildiği için trafiğin canına okuyorlar, çok yerde kilitliyorlar,geçişleri belli sürelerle engelliyorlar.Bunlara kente gece giriş-çıkış izni verseler, mesele bir çırpıda çözülecek.Ayrıca beton mikserleri, dozerler,kepçeler,vinçler de bir başka problem.Keyfilik had safhada,hepsi kafalarına göre çalışıyorlar.Beton isteyen bir telefonla getirtiyor kapısına mikseri.Temel atanın ruhsatı var mı,binasına ek yapanın izni mevcut mu, araçlara belediye gerekli belgeleri inceleyerek çıkış izni veriyor mu?

     İki-üç kişi bir araya gelip,kepçe-dozer-vinç alıyorlar. Bunları isteyene kiralıyorlar.Hele kepçenin saati 120-130 lira,çağırıp gösterdiğin yeri sorgusuz sualsiz kazıyorlar, yeşili biçip ortalığı dümdüz ediyorlar.Kimseden izin aldıkları filan yok.İnşaat yasağı bitti ya,yarımadanın her tarafı şantiye halinde.Kazı seslerinden geçilmiyor artık. Dağları deviriyorlar,çıkarken dizinizin ağzınıza yapışacağı çok yüksek tepelere bile evler yapıyorlar.Kamyonlar bile iki tekerlek üzerinde duruyor gibi..Öylesine dik yamaçlar yani.Buralara inşaat iznini kim veriyor?Milletin parasıyla olmayacak yerlere yapılan inşaatlar için yol,su,elektrik gibi altyapıyı nasıl getiriyorlar?

     Büyükşehir Belediyesi yasasıyla köyleri mahalle haline getirdiler.O güzelim köyleri, gidin görün nasıl bitirdiğimizi. Köyde apartmanlar  olur mu,ben söylemeyeyim de siz görün nasıl olduğunu.Kenti de,köyü de mahvettik.Altyapımız 100 bin nüfusa yetmiyordu.Şimdi nüfus 400 bini aştı,inşaatlar tüm hızıyla sürüyor,altyapı ise yerinde sayıyor.Istanbul kanalı projesi İstanbul’u mahvedecek doğru.Peki İstanbul’un dışındaki kentler ve köyler ne durumda,farklı mı sanki?Hele Ege ve Akdeniz bölgesi,akılalır gibi değil.İnanılmaz bir göç var buralara. Nüfus şiştikçe şişiyor sahil köy ve kentlerimizde.Ama hepsinin altyapısı perişan ve yetersiz.Bu göç aynı hızla devam ederse ve yetkililer de sorumsuzluk ve duyarsızlıklarını sürdürürlerse,Istanbul’da yaşanan rezaleti yakında çok yerde yaşarız.

     Bodrum’da estetiğe önem vermemiz ve kentin genel güzelliğini düşünmemiz gerekirken,çirkinliğin sınırlarını iyice arttırıyoruz.Sadece inşaatlarla değil,yeşillikleri de biçerek,zaten mevcudu çok az olan ağaçları da keserek mahvediyoruz görüntüyü.Ortakent civarında yeni siteler için kesilen mandalina bahçelerini yüreğim sızlayarak seyrediyorum.Keza kentin her yerinde zeytinler ve zeytinlikler de vahşi inşaat rantına kurban ediliyor.Bari kesilen ağaçların beş mislini dikme mecburiyeti getirilse ya.Bu konuda Belediyeye büyük görev düşüyor.Her proje için kesilecek ağaçları belediye sahiplenip,bunları sökerek yeni yerlere dikse ve arazisini inşaat için temizleyenlere, heder ettikleri ağaçların beş mislini yapacağı projeye dikme mecburiyeti getirse iyi olur.

     Bodrum bir tatil kenti ama,bu kadar da boş bırakılmamalı,disiplinsiz yönetilmemeli.Aklına esen,her aklına eseni kolayca yapmamalı,yapamamalı.Otomobilleri, minibüsleri dilediğimiz yere parkediyoruz.Dünyanın en pahalı otoparklarına sahip olduğumuz için, yollara bırakıyoruz araçlarımızı.Peki kamyon,tır,otobüs,kepçe ve vinçleri  uluorta bırakabilirmiyiz her yere?Bodrum’da bırakıyoruz işte..Kentin çıkışındaki Yalıçiftlik sapağına kadar olan bölgeye bakın,kamyon-kepçe-paletli iş makinası mezarlığı gibi.Giderek de büyüyor.Devlet hastanesi sapağının karşısında vinçler parketmiş, Ortakent’ten Yalıkavağa dönün,biraz ilerdeki modern dükkanların önünde vinçler ve kamyonlar dizi dizi. Bunlar tespit edebildiklerim, yarımadanın diğer bölgelerinde kimbilir daha neler var? Trafik sorumluları bunları görmüyorlar mı,kenti yönetenler şöyle kafalarını çevirip bakmıyorlar mı bu keşmekeşe? İnşaat makinaları için kentin iki yerindeki hazine arazilerinden otopark yeri çıkarılabilir.Hiç değilse buraları geçici olarak kullanılabilir.Doğru değil mi?

     Daha yazacak çok şey var.Yeri ve zamanı geldiğinde, daha iyi bir Bodrum için düşüncelerimi aktarmaya devam edeceğim.