1947 Muğla doğumlu olan İbrahim Ethem Bey ilkokulu bitirdikten sonra ticaretle uğraşan babası Ahmet Yağcı’nın istemesi üzere kendilerine ait çiftliklerinde işlerle ilgilenmeye başladı. Çocuk yaşında saz çalmaya heves edince, çiftliklerinde çalışan ve orman işçiliği yapan Tahtacılar’dan saz çalma tekniklerini ve tezene(mızrap) vuruşlarını öğrendi. Kendisi” Notaları ile Muğla Türküleri” adlı kitabında:

Halk türküleriyle çocukluk yaşlarından itibaren haşır neşir olmaya başladım. Gençlik dönemlerinden itibaren de icracı ve öğretici konumunda birçok alanda ve kurumda görev yaptım. Ben de diğer icracılar gibi uzun zaman türkülerimizi düğüncü kadınların dığan, delbek, sini, testi, dümbek ezgilerini, halk çalgılarının cura, bağlama, cümbüş, keman, kabak kemane davul, zurna ezgilerini dinleyerek yetiştim. Diye bilgiler vermiştir.

İbrahim Bey 1959- 1965 yılları arasında hem yöresi sanatçılarının hem de radyo sanatçılarının türkülerini dinler, öte yandan saz çalma tekniğini geliştirmeye çalışır. Ancak saz çalmayı daha bir ileri taşıyabilmek için Muğla’dan ayrılıp, İzmir’e gider. Burada dönemin önemli saz ustaları Talip Özkan ustadan saz dersleri alır.

Talip Özkan 1939- 2010 yılları arasında yaşamış Denizli Acıpayam doğumlu önemli bir müzik adamıdır. Ege Bölgesi’nin yetiştirdiği önde gelen halk sanatçılarından biri ve bağlamaya itibarını kazandıran büyük bir virtüözdür. Bağlamayı çalmada kendine özgü tarz ve icrasıyla bir ekol oluşturmuştur. Onun, tarama tezeneli icrada seri parmak hareketleriyle yaptığı çalış şekli, en belirgin özelliği idi. Başta Zeybek türküleri olmak üzere en zor tezene tavırlarını kolayca icra edebilen bir başarısı mevcuttu.

İbrahim Bey saz çalma öğretisini geliştirmek için Talip Özkan’ın yanında tam beş yıl ders aldı. Bu alanda saz çalma tekniğinden yararlandığı diğer bir müzik adamı Yılmaz İpek’tir. İbrahim Bey’in Muğla’dan ayrılışı tam on yıl sürmüştür. 1970 yılında babasının rahatsızlığı nedeniyle seslenince, Muğla’ya dönmüş, babasının ticari işlerini devralıp yürütürken, öte yandan halk müziği çalışmalarını sürdürmüştür. Bu dönemde Muğla’da ilk defa” Menteşe Saz Evi adında bir yer açmış, müzikle ilgilenenlerle çalışmasını sürdürmüştür.

Muğla’nın türküleri üzerinde ilk çalışmayı yürüten Muğlalı Hafız Sabri Aksoy’dur. Kendisi aynı zamanda bir müzik adamıdır. İbrahim Ethem Bey’de onun gibi bir müzik adamı olduğu için yaptığı derlemeleri kendi sazıyla icra etmeyi başarmıştır. Bu çalışmalarında derlediği türküleri Muğla’daki yerel televizyonlar dışında, TRT’de Muğla Türkülerini çalıp söyleme fırsatını elde etmiştir.

Kendisinin esnaf olması çeşitli köylerden alış veriş için gelen köy insanlarıyla yakınlığı, onların sayesinde yeni türkü kaynaklarına ulaşmasını sağladı. Köy köy gezdi kültürümüzün en önemli unsurunu oluşturan yeni türküler derledi. Kendisinin saz çalması, yerel ağızdan dinlediği türküleri çalıp söylemesiyle bu türkülerin yörede duyulmasını ve yayılmasını sağladı.

Kültür ve kültür ürünleri sözlü özellik taşırlar. Bir zaman dilimi içinde derlenmezlerse kaybolup giderler. Türküler masallar, efsaneler gibi değillerdir. Türkülerin melodileri, yani ezgileri vardır. Bunları ele geçirmek önemlidir. İşte İbrahim Bey derlenmiş, notaya alınmış, çalınıp söylenenlerin dışındakileri derleyerek, kaybolmasını önlemiştir. Bu çalışması hakkında şu bilgileri vermiştir.

“ Uzun yıllar bu kültürün içinde alaydan yetişmiş biri olarak, yöre türkülerinin radyo ve televizyonlarda yapılan gerek söz, gerekse ezgi yanlışlıkları beni son derece üzmüş ve düzeltilmesi için gerekli yerlere başvurmama neden olmuştur. Bu alanda 2000’li yıllardan itibaren Muğla ilinde doğan halk türkülerimizin en eski şekliyle söylenmesi konusunda araştırmalara başladık Ekip arkadaşım araştırmacı- yazar Hüseyin İlker Altınsoy’la türkülerin sözleri ve öykülerine yönelik çalışmayı sürdürdük… Amacımız gelecek kuşaklara halk türkülerimizi aslına uygun ezgileri ve sözleriyle birlikte aktarmaktı. Bizler bu dünyada gelip geçiciyiz. Kendi ilgi ve uzmanlık alanımızda yeni nesillere bırakabileceğimiz birikimlerimiz var. Ben de uzman olduğum Muğla Halk Türküleri’nin icrası alanındaki birikimimi, ihtiyaç duyulan arşiv belgelerinin tamamlanması ve halk müziğimizin yeni icralarına kaynak olabilmesi amacıyla aktarıyorum.”

İbrahim Bey’in bu düşüncelerini belirttiği bölümü dikkatlice okuduğumuzda karşımıza Muğla türkülerinin aslına uygun okunmasının önemli olduğu, bunları kazandıracak kaynaklardan yararlanılması için arşivini bıraktığını görmekteyiz. Bununla amaçladığı yeni kuşakların bu vadide yetişmesi, türküleri dejenere etmeden korumaları anlayışıdır.

Şunu unutmayalım ki her hafıza kendi arayışını, kendi geçmişinde bulabilir. İnsanın aklının erdiği an’ı hayat yolculuğuna başladığı zaman kabul edersek, varacağı son noktaya kadar ki yolculuğu süresince çeşitli gözlemleri, tanık oldukları, çalışmasıyla kazandığı birikimleri bu yolculuk süresince kişiye yeni şeyler öğretir ve kazandırır. Bunlar, o kişinin belleğinde zaman zaman gözlerinin önünde hayal olarak, kulağında işittiği yabancı gelmeyen sesiyle buluşur. Normal bir ömür sürmüş bir insanın yol çizgisi bunlarla ilerler. Mekanlar, renkler, sesler farklı görüntüler ve insanlar onun dünyasının zenginleşmesini sağlar. Yöresinin görüntüleri, tanıdığı kişilerdir sesleri, yöreyle ilgili anıları onunla birlikte varlığını sürdürür. Bu özelik de kişiye yeni güzellikler sunmasında yardımcı olur.