Hayatın, insanlara sundukları farklı farklıdır ve bunları, nasıl ve nerede sunacağı da belli değildir. Ancak bu gelişmeler, ileride olacaklar hakkında az çok belirti vermektedir. Örneğin: Adil olmayan bir vergi düzeninin sorun yaratacağı tahmin edilebilir. Yine vergi toplayan mültezimlerin tutumları, yerel beylerin, kanunda olmayan vergileri koyup, bunları halktan zorla almaya kalkmaları, görünen köy, kılavuz istemez misali, acı olayların yaşanacağını gösteren belirtilerdir.

Yönetimler, otoritedir ve bütün vatandaşlara ayrıcalıksız yaklaşması önemlidir. Bakın Çakırcalı’nın dağa çıkış öyküsüne ve dağ hayatında karşılaştıklarına, otoriteyi temsil eden devlet görevlilerinin yaptıklarına bu acı gerçeği görürsünüz. Türk halkının devlete ve askere bakışı her zaman olumludur. Dualarında Allah, devlete ve millete zeval ve ziyan vermesin demesinin yanında, ordusunun başarılı olması için de dualar eder. Ancak ordu içinde bazı subay ve çavuşların vatani görevini yapmaya gelmiş gençlere iyi davranmadığı da bir gerçektir.

Örneğin. Kuva-yi Milliye içinde yer almış Demirci Mehmet Efe askerdeyken, bir Ermeni subayın ağır hakaretleri ve dayağıyla karşılaşınca, buna karşı çıkmış, subayı yaralayıp, onun yardakçısı olan kişiyi de öldürüp, dağa çıkmıştır. Benzer bir olay da Muğla Yerkesikli Arapoğlu Emin Efe olayında yaşanmıştır. Emin I.Dünya Savaşı öncesi askere gider ve acemi birliğinde iken sövüp sayan, sinirli, en ufak şeyden askeri döven bir bölük komutanını yönettiği bölüğü düşer. Bir gün bölük komutanı onun ufak bir olayını görüp, bölük huzuruna çıkarıp hem azarlar, hem de döver. Emin buna ses çıkarmaz, ama yerine geçerken bölük komutanının ona küfretmesi bardağı taşırır. Evli olduğunu ve küfür etmemesini komutanına söyler, ancak komutan, “sözüme neden karşılık veriyorsun?” diye yeniden üzerine gidip, ona vurmaya başlayınca, Emin kasaturasını çekip, bölük komutanına vurur ve arkadaşlarının gözü önünde silahını alarak, askerden firar eder ve uzun ve yorucu bir kaçışın ardından, Yerkesik tarafına gelir ve yöre dağlarına çıkar,yanına topladığı kişilerle bu yörede eşkıyalık yapar ve yöre insanı ise ona Emin Efe diye hitap eder.

Şimdi olayın gelişmesine bakalım. Emin, vatani görevini yapmak için askere gitmiş, ama bu kutsal ocakta, kutsal bildiği görevini yaparken, olmaması gereken bir gelişmeyle karşılaşmış ve bunun sonucu suç işleyip, askerden firar edip, dağla çıkmıştır. Unutmayalım ki bu tür komutanlar, yöneticiler veya kişiler er veya geç yaptıklarını kabullenemeyen kişilerle karşılaşırlar. Nitekim bu bölük komutanı çok askeri dövmüş ve onlara sövmüş karşı çıkan olmamıştır, ama sonunda Emin adlı asker bu yapılanları hazmedemeyip, onu öldürmeye kalkmıştır.

Bu tür gelişme bize, toplumsal olayların, nasıl ferdi yaklaşımlardan beslendiğini göstermesi açısından önemlidir. Yöneticiler, emrindeki kişilere iyi davranmalı, onları tahrik edici davranışlardın kaçınmalıdırlar. Çünkü bu yaklaşımların sonucu ağır olmaktadır. Nitekim Emin, Yerkesik tarafına gelir dağlarda yaşar ve bazı gelişmelere karışır öldürür, en sonunda da kendisi öldürülür. Yerkesik yöresinde “Kuruderenin Daşları” diye yakılmış türkü, Emin Efe’nin yaptığı bir eylemle ilgilidir.

Bu olayla anlatılmak istenilen şudur. Efe kolay olunmuyor ve de bunların yaptıkları da sıradan işler değildir. Onun için gelişmelere sadece yaşanmış olay diye bakmamak ve türküsünü dinlerken, öylesine kulak verip geçmek doğru değildir. Hayatları türküleşmiş ve efe lakabı almış insanların hayatına yakından bakmak, alınacak dersler noktasında da ilginç olduğu kadar da önemlidir. Ayrıca bu kişilerin hayat çizgisini belirleyen yönetimsel aksaklıklar da görülmektedir. Bu aksaklıklar devlet üst kademelerini uyaracak, önlem aldıracak hayatiyettedir.