TEMA Vakfı ana gündemi ‘’İklim Finansmanı’’ olan, zirvede, iklim krizinin artan olumsuz etkilerinden sorumlu ülkelerin tarihsel yükümlülüklerini yerine getirmelerini ifade etti. COP 29’da ele alınan yeni kolektif sayısallaştırılmış hedefin (NCOG) ise iklim krizinden en çok etkilenen ülkeler için bir dayanak noktası olabileceğini, ancak 2030’a kadar yıllık yaklaşık trilyon dolar seviyesinde olması gereken finansmanın yalnızca 300 milyar dolarlık bir hedefe sınırlandırıldığını vurguladı.
Zirveyi değerlendiren TEMA Vakfı yönetim kurulu başkanı Deniz Ataç, ‘’Doğayı ham madde deposu, emeği ise ucuz iş gücü olarak gören, sanayilerini ve ekonomilerini fosil yakıtlar ile büyüten ülkeler iklim krizini tetikledi. Bu krizden neredeyse hiç sorumlu olmayan bölgeler ise en ağır bedelleri ödüyor. Oysa ki fosil yakıt kullanımı ile zenginleşen bu ülkeler neden oldukları hasarları karşılamakta yükümlü. Emisyonların yol açtığı sel kuraklık ve aşırı hava olaylarıyla karşı karşıya kalan yoksul ve kırılgan bölgelerin iklim adaleti talepleri de her geçen gün yükseliyor. Bugün büyük ve petrol gaz şirketleri yılda 400 milyar dolar hedef bu gerçekliğin çok altında kalıyor. Türkiye’nin COP 29’a en fazla kişiyle katılım sağlayan 3. Ülke olmasına rağmen ulusal iklim ve enerji politikalarında ki eksiklikleri ile öne çıktı. 2053 uzun vadeli iklim stratejisi (LTS) ve 2024-2028 enerji stratejik planının kömürden çıkış veya fosil yakıtlarından vazgeçme konusunda somut hedefler içermiyor. 2053 yılı için belirlenen net sıfır emisyon hedefi, kömürden çıkış planı olmadan gerçekleştirilemez. Enerji ve tabi kaynaklar Bakanlığı’nın 2024-2028 stratejik planı ise kömür ve diğer fosil yakıt arama faaliyetlerinin artarak sürecek. Nükleer enerjiye yönelik hedeflerde sürdürülebilir değil. Akkuyu Nükleer santrali 2028’e kadar tam kapasiteye ulaşması bekleniyor. 2035 yılın da ’Türkiye’nin 7,2 GW nükleer enerji kapasitesine sahip olması hedefleniyor. Ancak nükleer enerji projeleri hem çevresel riskleri hem de yüksek maliyetleri nedeniyle sürdürülebilir bir seçenek değil. Türkiye’nin biran önce yenilebilir enerjiye geçiş yapması ve kömürden çıkış planını açıklaması gerekir. Küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamanın giderek zorlaştığını ve bu durumun ekosistemlerin ve toplumların geri dönüşmez eşiler ulaşmasına yol açabileceğini vurguladı. Hükümetler arası iklim değişikliği paneli (IPCC) verilerine göre mevcut politikalarının dünyayı 3 derece seviyelerine doğru götürdüğünü ve Climate Action Trackerverilerin ise bu yüzyılın sonunda 2,7’lik bir artış öngörüldü. Türkiye’nin yenilebilir enerjiye geçişi hızlandırılarak fosil yakıtlardan ve nükleer projelerden vazgeçmesi temiz bir geleceğe öncülük etmesini sağlayabilir. (COP)29’da alınan kararlar ve eksiklikler bu dönüşümün ne kadar acil olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. COP 29’da beklentilerin altında kalan sonuçlarına rağmen doğal varlıkların korunmasının yaşanabilir bir gezegen için vazgeçilmez. TEMA Vakfı olarak koruma kullanma dengesini gözetmeden sürdürülebilir bir geleceğin mümkün olmadığını sürekli vurguluyoruz. Artık gecikme lüksümüz yok. Toprağımızın, suyumuzun, havamızın ve biyolojik çeşitliliğin korunması için acilen harekete geçmeliyiz. Bu süreçte toplumun her kesiminin iş birliği içinde hareket etmesinin doğayla uyumlu bir yaşam modelinin kurulmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. İklim krizi ile mücadelede zaman kaybetmeden mevcut politikalar daha güçlü hale getirilmeli. Bugün alacağımız doğru kararlar geleceğimizi belirleyecek ve iklim adaletini saplayacaktır” dedi.