Kıymetli Okuyucularım.
Atalarımız,büyüklerimiz sayılı gün değil mi çabuk geçer evladım derlerdi. Gerçekten de öyle,daha dün gibi hoş geldin on bir ayın sultanı derken bu gün ise Ramazanı şerif ayı yavaş yavaş aramızdan sanki ayrılmaya doğru gidiyor. Rabbim Kadir Gecesine ve Bayramına da kavuştursun. Bu gün sizlere tıpkı namaz gibi,oruç gibi,hac gibi Rabbimizin farz kıldığı fakat toplumumuzda az önce saydığımız diğer ibadetler kadar üzerinde durulmayıp ihmal edilen zekat ibadetinden,infaktan bahsetmek istiyorum.Zekat sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına gelir. Dinî bir terim olarak zekat, belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen şahıslara, rabbimizin bildirdiği kişilere verilmesi demektir. Zekat, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Mal ile yapılan bir ibadettir.İktisadi ve sosyal yönleri bulunan bir müessesedir. Bu kadar önemli olduğu içindir ki Kur’an-ı Kerim’de zekat defalarca ve hemen namaz kılın emrinin arkasından, zekatınızı verin diye anılıp emredilmiştir. Zekat ve infak kelimesi hep beraber zikredilir. İnfak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım etmesi demektir. Bu yönüyle infak, hem farz olan zekâtı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir. Kardeşlerim.İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir. Zekat en güzel yardımlaşma müessesesidir. C.Allah zenginlere zekat yükümlülüğü getirmekle de bu yardımlaşmayı sistemleştirmiştir. Zengin her yıl malının bir bölümünü yoksullara vererek hem Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirecek ve hem de toplumda zengin-fakir kaynaşmasına,sevgi ve saygı ortamının oluşmasına katkıda bulunacaktır. Hepinizin malumları olduğu üzere Maraş merkezli on bir ilimizde meydana gelen deprem felaketi yaşadık. Ülkece hüzünlüyüz,yüreklerimiz buruk. Dinen zengin sayılan kardeşlerimiz başta depremden etkilenen insanımıza ,fakir ve muhtaçlara zekatlarını vererek dinimiz İslamın sosyal bir din olduğunu haykırmış olacaklar ve aynı zamanda da Rabbimizin emrini yerine getirmenin manevi mutluluğunu yaşayacaklardır.
Değerli okuyucularım.
Ramazan, sadece ağzımıza ve nefsimize gem vurulan günler değildir. Ramazan yoksulların, düşkünlerin, muhtaçların, kimsesizlerin, yetim ve öksüzlerin, yaşlıların hatırlandığı ve korunduğu bir aydır. Ramazan, sıcacık yuvasından ayrılmak zorunda kalan kardeşlerimizin derdiyle hemhal olma vaktidir. Bereketli sahurlarıyla, duygu yüklü iftarlarıyla, gönüllere şifa Kur’anlarıyla,zekat ve fitreleriyle tam bir kazanç iklimidir Ramazan. Gelin! Bu ramazan ve her zaman kimse kimsesiz kalmasın. Yetime, öksüze, kimsesize muhtaçlara sahip çıkıp Efendimiz (s.a.v.) e cennette komşu olabilmenin anahtarını elde edelim. Deprem bölgesinde çadır kentlerde Ramazanı karşılayan ve ramazanı yaşayan kardeşlerimiz var. Onların kanayan yaralarına merhem olalım. Kardeşlerim! İnsanın yalnızca zor durumlarda değil, hayatın her anında ilgi ve desteğe, uzatılacak bir ele, gönül alıcı bir söze, içten bir tebessüme ihtiyacı vardır. Unutulmamalıdır ki yoksulluk sadece varlığın yok olması demek değildir. Yoksulluk aynı zamanda içimizdeki merhamet şefkat gibi insani ve islami değerlerin yok olmasıdır. Gelin bu değerleri öldürmeyelim,yaşatalım. Hiç kimse kimsesiz kalmasın, bu Ramazan ve her zaman. Diğerkâmlık, fedakârlık, paylaşma, dayanışma,yardımlaşma, birlik ve beraberlik duygularının yoğun bir şekilde hissedildiği Ramazan ayı, bu açıdan hepimiz için iyi bir fırsattır, bir imkandır. Bu kutlu ayda, gönül dünyamızı bütün kardeşlerimize açarak, huzur ve mutluluğa vesile olmak büyük bir kazanım ve bahtiyarlık olacaktır. Hepimiz Ramazanın rahmet ikliminde kardeşliği soluklamalıyız. Unutmayalım ki, kendisi için istediğini kardeşi için de istemek kendisi için istemediğini onun için de istememek müminin vazgeçilmez ahlaki bir değeridir.