ŞU ÇAVDIR’IN HANLARI-(-I-)

Ülkemizde bazı yaşanmış olaylar üzerine yakılmış türkülerin, değişik yörelerde oluşmuş olaylarla ilişkilendirilerek yakılmış türküleri vardır. Bunlardan biri de” Şu Çavdır’ın Hanları” isimli türküdür. Bu türkü Burdur- Denizli- Fethiye ve Antalya yöresinde farklı olaylara bağlantılı olarak söylenmekte ve her yöre, bu türküyü kendi yöresindeki olayla ilişkili olarak yakıldığını iddia etmektedir. Önce bu türkünün Burdur kaynağını ele alalım ve türküyü oluşturan olayı anlayalım.

“Ali Bey Tefenni’nin zengin ailelerinden birine mensuptur. Ama aşırı derecede kumara düşkündür, bu yüzden de çok sinirlidir. Ali Bey’in komşusu Tevfik ile arası iyi değildir. Bir gün Ali Bey’e ait hayvanlar, Tevfik’in ekinlerine girip, zarar verirler, Tevfik de bu hayvanları alıkoyar. Bunu haber alan Ali, Tevfik’in evini gidip, hayvanlarını bırakmasını ister Tevfik de zararını ödemesini isteyince, aralarında tartışma olur, sonunda kavga çıkar Ali, Tevfik’i yaralar. Tevfik hastaneye kaldırılırken, Ali tutuklanır yargılama sonucu üç yıl ceza alır. Hapisten çıktıktan sonra kumara devam eder, paraya ihtiyacı olunca ailesine baskı yapar, bunun sonucu ailesinden kopar, kirli işler yapmaya başlar.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında askere alınır. Denizli karakolunda görev yapar. Bir gün komutanı bir evrakı Çavdır Karakolu’na götürmesi görevini verir. Mavzeri alıp yola çıkar, yolda Dinarlı Koca Mustafa Efe tarafından önü kesilir, ama efe, onu serbest bırakır, o da evrakı verip, Denizli’ye döner. Ancak eşkıyanın onu serbest bırakmasını gören birinin karakola, Ali’nin, eşkıyayla konuştuğunu ihbar etmiş olması üzerine, karakolda, kendinden şüphelenilip sorgulanır, nezarete atılıp günlerce dayak yiyip, işkence görür, sonunda bir yolunu bulunca, mavzerini alıp, kaçıp dağa çıkar. Yörede eşkıyalık yapar, peşine Tefenni Karakol Komutanı Feridun Bey düşer. O dönemde eşinin ırzına geçilen Rıza adlı bir asker, bunu yapanlardan intikam almak için askerden firar edip, Ali’ye sığınır. Sonra yanına başka kanun kaçakları da gelir, böylece çete güçlenir. Ali, yüzbaşıya haber gönderip, peşini bırakmasını ister, ama Feridun Bey bu tehdide aldırmaz.

Ali, bir kavgada bir gözünü kör ettiği bir adamın davasından sekiz yıl gıyabında ceza alır, ama dağda olduğu için tutuklanamaz. Bir gün Karaköy’ü basar ve yörenin güzelliğiyle tanınan, ancak evli olan Zeynep kadını kaçırır. Bazı geceler de arkadaşı Rıza ile Sarı Amed’in, Çavdır’daki hanına uğrar, orada kalırlar. Bunu haber alan Feridun Bey, Sarı Amed’i ayartır ve Ali’ningeldiği geceyi, haber vermesini söyler. Bir gece Ali, Rıza ile hana geldiğinde Sarı Amat, komutana bilgi iletilir. Ali ve Rıza, o gece fazla alkol alırlar, uykuya geçtiklerinde, handa yangın çıkar, yöre jandarması, Feridun yüzbaşı komutasında yangını söndürmeye gelir, böylece kalkmış olan Ali ve Rıza ile asker arasında silahlı çatışma olur. Bir asker ölürken, Rıza da vurulur, Ali yaralı olarak kaçmayı başarır, ama çok gidemez yakalanır, yedi yıl hapis alır başka davalardan da yargılanması sürer. Sonunda 1939 yılında aldığı idam kararı sonucu, Burdur pazarında halka açık olarak idam edilir. Arkasından Tefenni’de şu ağıt yakılır.

“Şu Çavdır’ın hanları

Aman parıldıyor camları

Haydi parıldıyor camları

Kör olasın Feridun Bey,

Aman nasıl kıydın canları(a)

Haydi nasıl kıydın canları(a)

Alıverin filintamı oymadan,

Öldürdüler gençliğime doymadan.

Keklik olsam kaya dibi eşerdim,

Bekar olsam kız peşine düşerdim.

Şu Çavdır’ın bükleri

Haydi ötüşür keklikleri

Aman ötüşür keklikleri

Hiç aklımdan gitmiyor

Haydi Rıza’nın dedikleri

Aman Rıza’nın dedikleri.

Doldur doldur Karaköy’lüm içelim,

Yollar verin şu Dirmil’e geçelim.

Alışlıdır engin dağlar alışlı,

Kızlar gitti karakola danıştı,

Derleyen: Ahmet Yamacı

İlerde görüleceği gibi Tefenlili Ali ile Fethiyeli Sırrı Efe adına oluşturulmuş türkünün benzerlikleri mevcuttur. Türkünün melodi benzerliği yanında, bazı bölümlerde sözlerin de birbirleriyle örtüştükleri görülmektedir. Bu taşınma olayı, türkünün farklı kişiler adına oluşturulmaya çalışıldığını belirtirken, bu yüzden ana türküye bağlı olarak birçok yeni öykü ve türkü varyantının da oluşmasına neden olduğunu göstermektedir. Bu durum bir zenginlik yaratsa da ana olayın ve oluşmuş esas türkünün değişimine de neden olmaktadır.