Ancak günümüzdeki iletişim araçlarının çoğu, tarihin hiçbir döneminde tecrübe edilmeyen, insanlığın ilk defa kullandığı araçlar. Durum böyle olunca belki bu araçları daha çok keşfetme duygusu ile, belki maddiyata sıkışıp kalmış manevi hayatımızı tatmin adına... Zaman zaman sınırlarını çizemeden, kurallarını uygulayamadan dalıp gitmekteyiz. Başımızı kaldırdığımızda, günlük yatta söylemekten haya ettiğimiz hatta söylenen ortamdan kaçarcasına uzaklaştığımız konuşmalar, yazışmalar belki de bizi bir girdap gibi içine çekmektedir.
Eleştirmek, takdir etmek veya takdir edilmek, övmek veya övülmek... Aynı şekilde bu duygular da insanın fıtratında olan duygular. Ancak fıtri duygularda makbul olan (aşırı) ve tefritten ( kıt olması) uzak olmasıdır. Yani yerinde ve dozajında olmasıdır.
Mensubu olduğumuz İslam dininin evrensel ahlaki ilkeleri,gerçek alemde işlevsel olduğu gibi sana alemde de işlevseldir. Bu yönüyle İslam ahlakı müslümanlar için her zaman ve zeminde bağlayıcıdır. Aynı şekilde manevi hükümler olan,sevap- günah, şer- hayır hükümleri ve kul hakkı, iftira, dedikodu gibi yapılmaması öngörülen davranışlar sanal alem için de geçerlidir.
Sanal alemde hassasiyet göstermemiz gereken hususları şöyle özetleyebiliriz:
Mahremiyet ilkesi: Rasülüllah (s.a.v.) efendimiz eşlerin birbirlerinin özellerini dışarıya açık etmesini yasaklamıştır. Benzer bir durum,izin almadan tanıdık biri bile olsa evine yani özel alanlarına girilmeyeceği hatta kapıya izin için vurmak bile üç sefer ile sınırlandırılması dinimizin sosyal hayata dair söylediği hükümlerdendir.
Zulüm edilemesi: Ayet bize "bir topluluğa olan öfkeniz sizi zulme sevk etmesin" der. Tuttuğumuz takımın rakibi olsun veya benimsediğimiz görüşün karşısındakiler olsun... Kalben hoşlanmıyor bile olsak o kişiler hakında zulme götürecek linç veya karalama kampanyalarına düşmek bir müslümanın asla düşmemesi gereken davranışlardandır.
Yalan söylemek veya iftira atmak: Sanal alemde belki de en karmaşık durumlardan birisi de bu. Neredeyse hepimiz yalan söylemenin iftira atmanın günah olduğunu bilir. Hatta sanal alemde kaynağı itibari ile birine iftira ya da yalan da söylemeyiz. Ancak o "Paylaş" butonu var ya... İşte o paylaşım belki de yalan olan haberi kendi adımıza söylemekte, iftira olanı kendi adımıza atmakta. Doksanlı yılların paradigmalarından biri de " televizyon söylüyorsa doğrudur" idi. Ne olur bu yanılgıya, iletişimin, haber kaynaklarının bu denli kolay olduğu şu dönemde düşmeyelim.
Her ne kadar bazı konulara biz burada değinmiş olsak da sanal alemde gezerken nihayetinde bozulmamış olan vicdanlarımıza danışalım. Yüz yüze konuşamayacağımız sözleri, günlük hayatta kurmayacağımız cümleleri karşımızdakine kurmayalım. Her ne kadar alem "sanal" olsa da "karakterimiz"gerçek. Bizim karakterimiz 280 karakterle ölçülmemeli...