Başlangıcı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennemden kurtuluş vesilesi olan Ramazan ayına bir kez daha kavuşmanın heyecanını yaşıyoruz. Bizleri sayısız nimetlerle donatan Allah’a ayrıca bu manevi iklimden istifade etme fırsatı verdiği için hamd ve şükürler ediyoruz.
Ömür, Allah’ın bizlere ihsan ettiği yüce bir nimet ve değerli bir sermayedir. Allah’ın bizlere ihsan ettiği her vakit ve zaman değerlidir ancak hayatın içine serpiştirilmiş öyle vakitler vardır ki değeri ve kıymeti sair vakitlere göre çok daha fazladır. Bu kıymetli vakitlerin başında Ramazan mevsimi gelmektedir. Kıymet ve değeri Kuran ve Hadisler ile ifade edilmiş, Peygamberimiz Hz. Muhammed de bu zaman diliminin ehemmiyetini bizzat hayatında yaşayarak adeta her saniyenin hakkını vererek ümmetine örneklik teşkil etmiştir.
Hayatta her şeyin anlamı, manası ve gayesi vardır. Anlamsız ve amaçsız hiçbir şeyin olmadığını hikmet nazarıyla baktığımız zaman görebiliyoruz. Yeryüzüne halife olarak (imar ve ihya etmek vazifesiyle) gönderilen insana rehberlik etmek üzere vahiy indirilmiş bu vahyin içeriğinde de ibadetler insana emredilmiştir. İbadetlerin emredilmesinin gayesi ise insanın ahlakını güzelleştirmesi, yaratıcı ile olan bağını canlı tutması ve nefsin sonsuz isteklerini sınırlamasıdır.
Oruç ibadeti, insanın arzu ve isteklerini sınırlaması bakımından 30 gün boyunca Peygamber efendimizin yaşadığı şekilde devam edildiğinde en etkili bir eğitim süreci olduğunu söyleyebiliriz.
Orucun müslümanlara farz kılındığını belirten “Ey iman edenler Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır.” Bu ayet-i kerimede orucun farz kılınma gerekçesinin özelde insanın Allah’a karşı sorumluluğunu yerine getirmesi genelde ise tüm varlığa karşı bir sorumluluk şuuru kuşanması gerektiğini belirtmektedir.
Oruç kelimesinin karşılığı din dilinde imsak demektir. İmsak ise tutmaktır. İnsanın oruç ibadetiyle tüm organlarını haram ve günah olan şeylere karşı tutması sadece organlarını değil manevi duygularını ve hislerini de kötü arzu ve isteklere karşı durdurması demektir. Zaten ibadetin asıl maksadı ve kazandırmak istediği şeyler de insanın duygularını değiştirip dönüştürmesidir. Elini harama uzatmaktan koruması, dilini kötü söz ve kelimeler sarfetmekten tutması, ayağını haram işlere gitmekten koruması, gözünü haramdan sakındırmasıdır. İmsak kelimesinin anlam ve manası daha doğru bir şekilde yerini bulduğunu söyleyebiliriz. Zaten insanın başına kötülük olarak gelen işlerin çoğu, kişinin kendini tutamamasından kaynaklanmaktadır. Tutamadığımız elimiz, tutamadığımız dilimiz ve tutamadığımız duygularımız yüzünden pek çok sıkıntılı işlerle karşılaşmaktayız. Bundan dolayıdır ki oruç yani imsak nefis terbiyesi ve irade eğitimi bağlamında ne kadar önemli ve mühim olduğunu kelime manasından da anlıyoruz. Yeme içme ve nefsani arzulardan uzak kalmak orucun görünen tarafıdır. Halbuki oruç çok daha derin bir anlam taşır ve elini, dilini, gözünü, kalbini, aklını hasılı bütün bedenini günahtan uzak tutmaktır.
Tüm ibadetlerde olduğu gibi oruç ibadetinin de insana kazandırmak istediği ahlaki meziyetlerden biri irade eğitimi ve sabır duygusunu güçlendirmektir. İradesi güçlü ve sabır duygusu gelişmiş şahsiyetler topluma yük olmaktan ziyade faydalı birer birey olmuş olurlar.
Küreselleşen dünyamızda kötülüklerin, kan ve göz yaşının, açgözlülüğün, tabiatın tahrip edilmesinin, daha fazla kazanalım diye bize emanet edilen dünyaya ihanetin gibi kötü duyguların azaltılmasının veya engellenmesinin yolu genelde ibadetlerin ve özelde asıl manası imsak olan oruç ibadetini hakkıyla yerine getirilmesinden geçmektedir.
İşte böyle bir zaman diliminde her yıl yüreklerimizi aydınlatmak üzere gelen ramazan ve oruç her türlü aç gözlülüğümüzden ve tamahkarlığımızdan, tutku ve sınırsız isteklerimizden kurtulmak için bir fırsattır. Oruç aslında kullandığımız şeylerin gerçekten bizim olmadığını, nimetlerin birer imtihan olduğunu hatırlatmaktadır. Dünyanın gelip geçici asıl kalıcı olanın ahiret olduğunu bize hatırlatmaktadır.