ODAK NOKTANIZ BİR AVUÇ TUZ OLMASIN

Bugün sizlerle bambaşka bir yazı paylaşacaktım aslında.
Dün yazıp sabah da şöyle bir gözden geçirmiştim. Ama yazıyı göndermeden önce sevgili koç Dilek arkadaşımın paylaştığı bir hikayeye denk geldim.
"Bardak kadar dar mı yoksa göl kadar geniş misin ?"
Başlığı altında paylaşmıştı hikayeyi. Sonra asıl niyetimde olan yazıyı bir sonraki haftaya erteleyip bu haftayı bu hikayeyle bitirmek istedim. Önümüz hafta sonu malum, belki bu hafta sonunu kendinize ayırıp bu sorunun cevabını yoklarsınız zihninizde diye.
"Bardak kadar dar mısınız yoksa göl kadar geniş misiniz?"

Hikaye şöyle;

"Hintli yaşlı bir usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı. Ders vermek için çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak
döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer
içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi. Usta gülerek çırağını
kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
"Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam.
"Hayır” diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
"Yaşamdaki ıstıraplar da tuz gibidir, ne azdır, ne de çok, miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için
sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."

Ve odak noktanız bir avuç tuz olmasın.
Zaten siz göl olduğunuz müddetçe odak noktanız hiçbir zaman içindeki bir avuç tuz olmayacaktır.