Öncelikle şunu söylemek lazım Kurban Bayramını Muğla'da geçirecek olanlar su depolarını yanlarında getirmeyi ihmal etmesin!
Mesela Bodrum... 70 haneli Gümbet Sitesinde 5 gündür su yok. Sebep? Site, Gümbet koyunun tepesinde ve ana deposu yok. Kod farkı nedeniyle ve MUSKİ ara pompa istasyonu yapmadığından su üst seviyelere ulaşamıyor. Mutlu Sitesinin üst kısımları, Soysal Sitesi de durumdan oldukça şikayetçi.
Ancak Gümbet sahilinde kalacaksanız sıkıntı yok! Oteller, havuzları ve jakuzileri ile keyif sürüyor.
Hal böyle olunca Namnam Çayı'ndan su getirme projesi üreten Muski'ye sormak isteriz : 600 metre yüksekliğe suyu nasıl taşıyacaksınız? Kod farkı dolayısıyla Gümbet Sitesine suyu ulaştırıp sonra mı Namnam Çayı projesine başlasanız?
Muğla'da yazlık evlerine gelenler geçen ay su faturalarının yüksekliğinden yakındılar. İstanbul'da havuzlu villada yaşamak ile Muğla'da yaşamanın maliyeti kıyaslandığında hem pahalı hem de sorunlu hizmet ile karşılık bulduğunu söylüyorlar. Konuyla ilgili dilekçeler yazıldı. Mailler belediye başkanlarına iletildi.
Su faturalarının pahalı oluşunun temel etkeni atık su bedelleri olduğuna vurgu yapılıyor. Sürekli olarak halk, suyu dikkatli kullanması gerektiği konusunda uyarılıyor. Yalnız ufak bir ayrıntı; aynı halk, sürekli patlayan boruları, boşa akan suları, kapanan drenaj kanallarını ve denize karışan kanalizasyonu da çıplak gözle görüyor.
Hatta mahalle mahalle bildirim yapıyor. Örneğin, Bodrum Müskebi Mahallesi, Çakmaklı Deresi yaz kış, gürül , gürül, simsiyah akıyor. Sonra Ulu Dere yolu ile Müskebi Cafe yanından denize karışıyor. "Ortakent ve yahşi sahilinde denize girenlerin vay haline" diyorlar ve ekliyorlar "Görmek isteyenler, Müskebi caddesi,yalı yolu üzerindeki Leyla isimli işletmenin yanındaki dereye bakabilir."
MUSKİ yetkilileri bu iddiaları şöyle yanıtlıyor: "Bilindiği üzere Uludere ve Çakmaklı deresinde sezon öncesi gerekli temizlikler ve bilgilendirme yapılmıştır.
Derelerin yetki ve devri kurumumuza yapılmadığından tüm yetki halen DSİ`dedir.Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızın talimatları doğrultusunda imar yerleşim alanlarındaki dere temizlikleri programımız dahilinde tüm ilçelerimizde halen devam etmektedir. Dereler aynı zamanda bir alıcı ortam olduğundan gerek havuz suyu ters yıkama suları,gerek inşaat şantiyelerinin drenasyon suları, gerekse yağmur suyu hatlarından karışabilecek yol ve yıkama suları vb diğer kirletici etkenler kontrolsüz bir şekilde derelere ulaşmaktadır.Ne yazık ki derelerimiz usulsüz kullanımlarla kirletilmektedir. Kurumumuz asli görevi olarak imar alanlarındaki derelerdeki sel, taşkın baskınına yönelik su akışına engel olabilecek malzemelerin temizliğini sağlamaktır.Bununla ilgili de kirletenler hakkında sorumluluğu olan kurumlara (alıcı ortam kirliliği sorumluluğu olan İl Çevre Müdürlüğü ve DSİ ) bildirim yapılması gerekmektedir."
Takibin yapılıyor olması güzel. Kamuoyu bildilendirme hızı da çok iyi. Ancak kurumlar arası düzenin sağlanamaması, halkın hizmetsiz kalması ve suyun kullanımı konusunda halk bu kadar uyarı üstüne uyarı alırken, sırtına yüklenen faturaların pahalı olması isyana neden oluyor. Haksız değiller. Su faturalarında vatandaş belediyeler için ayrı pay ödüyor. Devletse aynı faturadan tam 3 farklı vergi alıyor. Bunlar arasında bakım bedeli, sayaç okuma bedeli ve çevre tüketim bedeli bulunuyor. Yani su faturalarında kurumlar payını peşin alıyor.
Peki sonra? Hizmet sorunlu olunca bunun bedeli de yine halkın cebine yansıyor. Halk, kesintisiz su için depo temin etmek zorunda, foseptik sıkıntısı olan yerlerde vidanjör kiralaması lazım, havuzu, deposu varsa bir de mahallelere su dağıtan bir tankere ayrıca para vermesi gerekiyor.
Bu ne biçim hikaye ise bilen bilmeyene, anlayan anlamayana anlatsın! Zira son yılların en yüksek sıcaklıkları susuz çok zor geçer.
Bu sadece Bodrum'da böyle mi? Hayır! Geçen yıl Marmaris'te de vidanjör trafiğine şahitlik edenler vardı. Datça'da da su sıkıntısı gündem olmuştu. "Elektrik gidince sular kesilmesin" diye önlem alan MUSKİ çağa ayak uydurmak yerine çağ dışı kalmaya devam etmek yönünde 25 jeneratör ile bu doğru orantıyı bozduğunu tuhaf bir metin ile geçtiğimiz günlerde "Elektrik Kesintilerine MUSKİ'den Çözüm " başlığı ile duyurmuştu.
Namnam Çayı'ndan suyu nasıl bir maliyetle taşıyacakları konusunda ilgili kurumlardan açıklama bekliyoruz. Kaç farklı noktada pompa ve elektrik ihtiyacı hasıl olacak bu maliyet yine halkın sırtına mı yüklenecek? Zaten pahalı olan su faturaları, denizden arıtma bedeli, Namnam Çayı'ndan suyu yükseltme bedeli olarak faturalara yansıtılacak mı bilmek de fayda görüyoruz.
Sözün özü, Hz. Mevlânâ diyor ki:
“Aslında yüksek mevkiye çıkan, maddi yönden mertebesi yücelen bir kişi, halkın omzuna yüklenmiş cenazeye benzer. Daha doğrusu, yüksek mevkiye çıkmış, itibar kazanmış bir kişi, aslında yüksek mevkide değildir. Belki de o, halkın sırtına yük olmuş bir cenazedir.
Bu sebeptendir ki, o tabut, halka yüktür. Bu kendilerini halkın üstünde görenler ve kendilerini büyük sayan kişiler, halkın sırtına yük yüklerler. Kendileri de halka yük olurlar.”
Sizce haklı mı? Şimdi tefekkür zamanı...
Haydi selametle...