Destan ve ağıt özelliği taşıyan Efe-Zeybek türküleri, genellikle öykülüdür. Bunların söylendiği ortam, oluştuğu bölgenin özelliğini taşır. Edebiyatımızda başlangıçta bu türkülerin, hem öyküsü anlatılır, hem de yakılmış türküleri söylenirken, bunlar sözlü olurdu günümüzde ise yazıya geçirildikleri gibi türküleri sazlar eşliğinde çalınmaktadır.
Öyküsü olan efe-zeybek türkülerinin nazım kısımları bilinse de söylenme tarzında farklılıklar vardır. Öykülü türkülerin bazıları üçlüklerden oluşur ve nakarat bölümleri vardır. Bazıları ise dörtlüklerden oluşur, bunlar da fazla nakarat kullanılmaz. Ayrıca bu türkülerin birçoğunda hece ölçülerinde düzensizlik göze çarpar. Bunlar üzerinde bir düzeltilme yapılmadan ezgiyle söylendikleri haliyle yazıya geçirildikleri için bu yapı kabullenilmiştir. Örneğin: Bodrum yöresinin ünlü Çökertme Türküsü’nün dizelerine bakalım.
“Çökertme’den çıktım da Halil’im
Aman başım selamet
Bitez de yalısına varmadan Halil’im
Aman koptu kıyamet.
Arkadaşım İbram Çavuş Allah’ına emanet
Burası da Aspat değil Bitez Yalısı
Ciğerime ateş saldı aman kurşun yarası.
Gidelim Halil’im Çökertme’ye varalım
Kolcular gelirse Halil’im nerelere kaçalım
Teslim olmayalım Halil’im aman kurşun saçalım
Nakarat
…”
Türküye dikkat edilirse, gerek dizelerin gerekse hecelerin birbirine uymadıkları görülmektedir.
Öykülü türküler genelde 11 heceli olsa da bazıları 7,8 heceli bazıları da 12,13,14,15,16hece ölçüsüyle yazılmış olurlar, ama yukarıdaki türküde hece uyumunu görmemekteyiz.
Yine bu tür türkülerde şahıs kadrosunu erkek, kadın, çocuk, eşkıya, efe, kolcu, jandarma vs gibi şahıslar oluşturur. Efe-Zeybek türkülerinde, özlem, çarpışma, ölüm ağırlıklı işlenir. Bunlarda eşkıya yaşamından izler mevcuttur. Neden ve ne sebepten dağa çıktıklarının işaretleri görülür.
“Bu tür öykülerde görülen tahrik edici öğeler, eşkıya türkülerinin doğuşlarının nedeninin oluştururlar. Şiddetli sevinç, haksızlık, yoksulluk, öldürme, aşk, yerinmeler ve üzüntüler bunların yanında arkadaşlık ilişkileri, haksızlığa karşı başkaldırı, tarihsel gelişmeler ve bunların yarattığı sorunlar bütünüyle eşkıya türkülerinin doğuşunun amilleridir. Bunun için eşkıya türküleri, kahramanının hayatıyla sıkı sıkıya ilişkilidir.
Mehmet Bayrak. a,g,e
Efe ve zeybeklerin çok uzak bir geçmişi vardır. Prof. Dr. Mustafa Akdağ” Celali İsyanları” adlı eserinde. Efe ve zeybeklerin kökenini “İl Erleri” teşkilatının kuruluşuna bağlamaktadır.
“Bunlar özellikle Batı Anadolu’da, sancaklar bünyesinde köyler ve çevresinin güvenliğini sağlamak için köylü gençlerden kurulmuş birliklerdir. Bu İl Erleri’nin başındaki kişilere Yiğitbaşı denirdi. Sonradan bu sistem bozulunca, bu birliklerdeki kişiler haksızlığa uğradıklarını görüp, dağlara çıkmış, eşkıya olmuşlardır.”
Barış Yayınları 1999 Ankara
18.yüzyıldan itibaren, Anadolu’nun birçok yerinde devlet sisteminin bozulmasına bağlı olarak, asayişsizlik artmaya başlamıştır. Batı Anadolu’da türeyen zengin feodal ağalar ve sancak yöneticisi beyler ve kadılar, halka baskıyı artırınca, vatandaşın hak arayacağı merci başkent kalmıştır. O devirde bir şikayet dilekçesinin, Anadolu’nun bir sancağından gönderilmesi aylar aldığı gibi, gelen cevabın süresi de bir o kadardı. Üstelik şikayet edilen yetkiliye, bu işi düzeltmesi istendiğinden işin zorluğu mevcuttu. Onun için çoğu vatandaş ya hakkını aramaktan vazgeçiyor, ya da bulunduğu yeri terk edip, güvenli yerlere göç ediyordu. Şunu belirtelim ki, devlet güçlerine ve ağalara karşı yoksul halkın tek güvendiği güç, dağdaki efelerdi. Tabi halk kimin efe kimin eşkıya olduğunu ayırt ettiği için seçimini yapmasını bilmekteydi.
Örneğin: Nebi Köylü Şeyh Mehmet Efe, yöre halkını diğer eşkıyaya ve Rum değirmenciye karşı koruduğu için yöresinden destek görmüş, sonradan Kuva-yi Milliye güçleri içinde yer alınca yöresinden emrine girecek milis güçlerini oluşturmada zorluk yaşamamıştır.