Muğla yöresinin Denizli, Burdur, Aydın ve Antalya(Teke) yöresiyle yakınlığı nedeniyle, türküleri içerisinde geçişkenlik mevcuttur. Bu normaldir, doğru olmayan bir yöreye ait bir türkünün alınıp, bazı sözlerinin değiştirilip, hatta aynı melodiyle başka bir yöreye mal edilmeye çalışılmasıdır. Örneğin: Fethiye’nin çok eski bir yerleşim yeri olan Pırnaz’da yaşamış bir Abdil Efe vardır. Efe 1926 doğumludur. Haksızlıktan hiç hoşlanmayan efe, sadece kendisine yapılan haksızlıklara değil, yakındakilere de yapılan haksızlıklara tahammülsüzdür. Bu özelliği nedeniyle, yörede saygı duyulur ve kendine Efe diye hitap edilir. Efe 1960- 1968 yıllarında bazı olaylara karışır ve yakalanıp yargılanır, Sinop Cezaevi’ne gönderilir. Efe bu cezaevinde cezasını çekerken ölür. Onun ölümü duyulunca arkasından şu ağıt yakılır.
“Pırnaz dağlarında otlar yetişir,
Açıl dağlar Abdil Efem geliyor.
Yaz gelince türlü guguk ötüşür,
Açıl dağlar Abdil Efem geliyor.
Pırnaz’ın dağları çam ormanı,
Çamlar akmasıdır verem dermanı,
Abdil Efem oldu mertlik dermanı,
Açıl dağlar Abdil Efem geliyor.
Karaumca’da Yörük güzeli oynar,
Parmaklarında şıngırdaşır ziller,
Zeybeklere az geliyormuş damlar,
Açıl dağlar Abdil Efem geliyor.
Meşeler ardıçlar yayla elinde,
Efem at üstünde Pırnaz yolunda,
Çakşır giymiş, püsküllü şal belinde,
Açıl dağlar Abdil Efem geliyor.”
Yusuf Erkan Cumhuriyet Dönemi –Teke Yöresi –Burdur Halk Sanatçıları- Narçiçeği Yay. 2014 İstanbul
Türküde geçen mekana bakılırsa burası Fethiye’nin, Pırnaz beldesi, bu türkü Muğla yöresine ait olmasına rağmen, Burdur yöresi türküsü olarak geçmektedir. Bu olay şunu göstermektedir. Türkü Pırnaz’da yakılmış, ama yörede unutulmasına rağmen, Burdur yöresine taşındığı için o yörede varlığını sürdürmüştür.
Muğla yöresinde bazı türkülerin öykülerinin oluşmasında da farklık vardır. Örneğin: Bodrum’da oluşmuş” Bodrumlular Erken Biçer Ekini”Türküsüne konu alan Hakime Hanım’ın intihar olayını, bazı Muğlalı derlemeciler Hakime Hanım’ın aynı yerde görev yapan evli bir savcıya tutulduğu umutsuz aşk nedeniyle intihar ettiğini belirtirlerken, Erzurumlu tanınmış Halk Türkücüsü Mehmet Çalmaşır’ın yöreden yaptığı derlemede, Hakime Hanım’ın suçsuz bir mahkuma, delillerin aleyhinde olması nedeniyle verdiği kararın, peşine gerçekleşen idam olayıyla ilişkili olduğunu belirtir. Yani bir süre sonra idam edilen kişinin suçsuzluğunu gösteren deliller ortaya çıkınca, hakime Hanım vicdan azabına düşer ve bu yükü kaldıramaz intihar eder.
Bu verdiğimiz bilgiler göstermektedir ki Muğla yöresinde oluşmasına rağmen bir şekilde yöreden alınıp, başka yerlere taşınmış türküler mevcuttur. Ayrıca Hakime Hanım’la ilgili verdiğim örnekte de türkülerin kaynaklarını oluşturan olayların da farklılığı vardır. Bunların düzeltilmesi gereklidir. Bunun gerçekleşmesi içinde köklü çalışmaların yapılması ve bunların işin uzmanlarınca gerçekleştirilmesi önemlidir.
Bu noktada şunu belirteyim ki ülkemizde türkülerin taşınması olayı, sadece Muğla yöresine özgü değildir. Ülkemizin birçok yerinde bu gelişmeleri görmek mümkündür. Örneğin: Erzurumlu Emrah’a ait bir türkü, Erzincan’da derlendiği için Erzincan Türküsü denmiştir. Yine yukarıda örneğini verdiğim Fethiye’ye ait Abdil Efe ile ilgili türkünün Burdur türküsü kabul görmesi gibi. Bu yönde çalışmaların yapılması önemlidir. Çünkü türkünün oluşturulduğu mekan, onu oluşturan kişi, olayı yaratan gelişme, yani olay net olarak ortaya konursa, hem türkülerin birinci elden dinlenmesi yapılmış olur, hem de türkünün kimliğini oluşturan yöre netlik kazanır, böylece kargaşanın ortadan kalkmasını sağlanmış olur.