CHP Muğla Milletvekili Suat Özcan, TBMM’de görüşülen “Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” hakkında TBMM’de CHP Grubu adına konuştu.
Teklifin genelinde atık yönetiminin kamu elinden özel sektöre verilmesi yani konunun ticarileştirilmesi açısından endişelerinin bulunduğunu dile getiren Milletvekili Özcan konuşmasında, “Madde 13, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun'a eklenen ek maddeye konu edilmiştir. Türkiye Çevre Ajansı tarafından 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında yer alan depozito düzenlemelerinin, kamu yatırımlarının özel sektör tarafından belirli şartlarda ve on yıldan uzun süreli olarak işletilmesi düzenlenmiştir. Depozito düzenlenmesi konusunda başarılı örneklerin yüzde 90'ı iade oranıyla başarılı bir şekilde çalıştığını görmekteyiz. Toplanan malzemelerden yeniden ambalaj üretilerek maksimum çevresel koruma sağlanmaktadır. Ancak, ülkemizde kurulmak istenen sistemde vatandaş depo süreci için para ödeyecek ve bu para bir sistemde birikecektir. Bu durum çevresel korumayı amaçlamamakta, yeni bir rant ekonomisi yaratmaktadır. Özetle, bu işin kârı şirketlere, zararı vatandaşlara ve ülkenin yarınına yüklenmektedir.Bu anlamda şunu da belirtmekte yarar var; Kamu-özel iş birliğiyle hastane, yol, köprü yaptınız; rant isteğiniz bitmedi, sıra kanalizasyona geldi. Çevreye bakışınız bu mu?
Çevre sorunları küresel çapta ilk kez 1972 yılında ele alındı. Kyoto Protokolü 1997'de imzalandı ancak 2005' yürürlüğe girdi. Paris Anlaşması'nı Türkiye Nisan 2016'da imzaladı ancak bu anlaşma da Ekim 2021'de yürürlüğe girdi. Birçok uluslararası sözleşmenin imzalanmasına rağmen çevre tahribatı devam ediyor.” ifadelerine yer verdi.
“508 TANE ‘ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR’ KARARI VAR”
Temelini insan faaliyetlerinin oluşturduğu doğanın bilinçli ve bilinçsizce tahrip edilmesi eylemleri hem ülkede hem de Muğla’da çevre sorunlarının artmasına sebep olduğuna dikkat çeken Özcan, “Seçim bölgem Muğla'nın doğası, denizi, koyları, yeşili, tarım alanları, su kaynakları talan ediliyor. ÇED kararları doğamızı, ormanlarımızı, kıyılarımızı, yeraltı ve yer üstü su kaynaklarımızı korumuyor. Muğla'da şimdiye kadar neredeyse hiç olumsuz ÇED raporu verilmedi. Binlerce kilometrekarelik alan maden ya da turizm şirketlerinin insafına bırakılıyor. Yeşili başta olmak üzere verimli topraklarıyla ünlü coğrafyamızda şu ana kadar bildiğimiz 508 tane ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı var, bu kabul edilebilir değildir.Bodrum, Marmaris, Milas gibi doğa harikası olan ve hukuken de sit alanları olarak belirlenmiş bölgelerde 32 jeotermal arama sahası belirlenmiş; Fethiye, Göcek, Dalaman, Milas Güllük, Ula Akyaka'da denizi kirletecek, kıyılara ve yerel balıkçılığa zarar verecek marina projeleri girişimleri görülmekte. İlimizin birçok yerinde konut, otel ve sanayi tesisleri ve enerji tesislerine ÇED raporlarıyla ruhsatlar veriliyor.” diye konuştu.
Milletvekili Özcan şöyle devam etti:
“Köyceğiz Sandras Dağı'nda maden sahası ve Balcılar HES yapımı gibi projelerle çevreye su sağlayan su kaynaklarının yok olması ve Köyceğiz Gölü'nün kirlenmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Ruhsatların verilmesinde Çevre ve Şehircilik, Orman, Enerji, Kültür Turizm Bakanlıkları öne çıkıyor.Muğla'nın çok değerli orman alanları, sulak alanları ve yaşam alanlarının tahribatı devam ediyor. Milas Akbelen'de ve Muğla'nın her yerinde ‘Ağacımı kesme, zeytinimi kesme’ diyen kadınların öncülüğündeki yöre halkının seslerini duyun diyorum.Her yıl ilimiz ormanları, zeytin ağaçlarımız, meyve ağaçlarımız bir bir yanıyor. Geçtiğimiz yaz büyük orman yangınında orman varlığımızın yüzde 8'lik alanı yandı, yangına müdahalede geç ve yetersiz kalındı. Bu yangın sürerken ve sonrasında başta Muğla Büyükşehir Belediyesi, Milas, Bodrum, Menteşe, Marmaris, Datça, Fethiye Belediyelerimizle Muğla ve Muğla dışından gelen belediye ve tüm kuruluşlar ile vatandaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum hem yangına müdahale ettiler hem de yaraları sarmaya yardımcı oldular.
Haziran ayındayız, yine yaz ayları geldi, yangın tehdidi ve tehlikesi devam ediyor. Buradan sormak istiyorum: Orman yangınlarının önlenmesi ve çıkması dâhilinde Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklar ne yaptı ne yapacak? Orman işçileri, yangın söndürme helikopterleri ve uçakları konusunda aradan geçen bir yılda neler yapıldı? Orman mahallindeki yerleşim alanlarında ekip ve ekipmanlar oluşturuldu mu? Bakanlıklar çevre konularında yerel yönetimlerle iş birliği yapacak mıdır? Acil bir cevap bekliyoruz.”
"Muğla'da yanan alanları yeşillendirdik’ diyenleri Muğla'mıza bekliyoruz” diyen Özcan, “Son durumu ve tahribatı birlikte görelim. Muğla halkı başta olmak üzere ülkemizi ve dünyamızı ilgilendiren, doğayı katleden projelere son verilmelidir. Orman, tüm canlılar için yaşamdır, dayanışmadır, su demektir. Büyük şairimiz Nazım Hikmet'in, ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ demesinin üzerinden çok uzun yıllar geçti.” diye konuştu.