GELDİĞİMİZ NOKTA

Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda bize, doğruyu desteklemek ve alkışlamak,yanlışa karşı çıkmak ve yanlış yapanı uyarmak öğretildi.
Kimler öğretti?
İlkin annemiz, babamız öğretti, sonra da değerli öğretmenlerimiz öğretti.
Şimdi bazılarımızın ne annesinede babası kaldı. Nede hep doğruya parmak kaldırmamızı öğütleyen öğretmenlerimiz kaldı.
O güzel insanlar ışıklar içinde uyusunlar.

Günümüzde insan olmak ve insan olarak kalmak her geçen gün zorlaşıyor.

Her türlü sahteciliğin, dolayısıyla sahtekarlığın yaşandığı bir coğrafyada

yaşamak zorunda olan dürüst insanları ve insan olarak kalanları zorlamaya

başladı.

Yönetim zafiyetinden dolayı yaşanan enflasyon krizini fırsata çevirme çabasına giren çıkarcı sahtekarlar o kadar çoğaldı ki.

Neden böyle olduk diye sorsak, “ne olmuş ki, herkes bal börek içinde yaşıyor

Halinden şikayet eden var mı?” diyecek kadar insanlıktan çıkmış

yaratıklar var.

Bunların gözleri var, görürler ama görmezden gelirler.

Kulakları var, duyarlar ama duymazdan gelirler.

Bunun adına insanlık denebilir mi?

İnsanlık yeni bir döneme girmiş gibi görünüyor.

Nasıl mı?

Gelin şu insancıklara bir bakalım;

Sahte insanlar türedi.

Sahte doktor.

Sahte Profesör.

Sahte polis.

Sahte savcı.

Sahte yargıç.

Sahte kaymakam.

Ve sahte insanlık.

Bu kadar sahtecilik, bunca sahte insan ne zaman ve nasıl üredi?

Yukarda saydığım sahte meslek sahiplerinden birkaç örnek verdim.

Kim bilir daha ne sahtecilikler vardır?

Gıda sektöründe, sağlık sektöründe, sosyal güvenlik sektöründe ve daha birçok

sektörde birçok sahtecilikler gazetelere yansımıyor mu?

Ne yapıyoruz?

Okumuyoruz bile.

Bakıp geçiyoruz.

Olağanmış gibi kanıksadık bile.

Eski bir Yemen türküsünün sözleriyle yazımızı noktalayalım;

“Yemen yolu çukurdandır / Karavana bakırdandır / Zenginimiz bedel

verir / Askerimiz fakirdendir…”

Nerelerden nerelere geldiğimizi ne güzel anlarmış şair…