Politika

ERKAN BAŞ MUĞLA’YA GELDİ

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Muğla Halk Buluşması programı kapsamında partililerle bir araya geldi. Genel Başkan Erkan Baş, “Anayasa Mahkemesi, hukuk kuralları bugün AK Parti’nin basit bir sopasına dönüşmüş durumda. Bu memlekette en büyük yara adalet haline gelmiştir. Hayatın her alanında herkes adalet diye haykırıyor.” dedi.

TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Muğla Halk Buluşması programı kapsamında Muğla’ya geldi.

TİP Muğla İl Başkanlığı’nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlediği halk buluşmasının açılış konuşmasını İl Örgütü adına Semih Gümüş yaptı.

SEMİH GÜMÜŞ: “BU SEÇİM BİR ÖLÜM, KALIM SEÇİMİ”

İl Örgütü adına konuşma yapan Semih Gümüş, Muğla halkının ekolojik saldırılara karşı direniş hikayeleri yazdığını söyledi. Gümüş konuşmasında şu açıklamalarda bulundu:

“Önümüzde bir seçim var ve bu seçim bir ölüm, kalım seçimi. Ülkeyi talan eden AK Parti, MHP iktidarını ya bir daha geri gelmemek üzere göndereceğiz ya da bu karanlık adamların davul sesleri ile yaşamaya devam edeceğiz.

Türkiye orman katliamında Dünya’da ikinci sıradaymış ama onlar bununla yetinmiyorlar. Aldıkları bazı kararlarla, 1 milyon 260 bin dönüm orman alanını madenlere teslim etmeye hazırlanıyormuş. Türkiye zeytin ağacı sayısı bakımından Dünya’da ikinci sıradaymış ve 170 milyon zeytin ağacımız olduğu sayılıyor. Onlar ne yapıyorlar? Bu 170 milyon zeytin ağacının tam 100 milyonunu madenlere, çimento şirketlerine, turizm alanlarına açmaya çalışıyorlar.

Bütün bunlar olurken, bu ülkenin en tepesindeki ailenin toplam serveti ne kadar? Nüfusun yüzde 30’unu oluşturan yani yaklaşık 25 milyon insanın toplam kazancına eşitmiş. Sizce bu koşullarda, bu iktidar daha fazla ne kadar kalabilir? Büyük sermaye çeteleri ormanlarımızı, taşımızı, toprağımızı ve dağlarımızı ne kadar yok edebilir? Bu iktidar bizi daha ne kadar yoksullaştırabilir?

SEMİH GÜMÜŞ: “MUĞLA’YA GÖZLERİNİ DİKTİLER”

Sizce, soluduğumuz hava daha ne kadar zehirlenebilir? Muğla bu ülkenin göz bebeklerinden. Öyle olduğu içinde son zamanlarda Muğla’ya gözlerini diktiler. Muğla’nın altını oymaya çalışıyorlar ama bu talana karşı sessizde kalınmıyor. Muğla’daki ekoloji direnişçileri, bütün ülkeye dalgalanarak yayılan bir direniş hikayesi yarattılar. Muğla halkı köylüsüyle, işçisiyle, genciyle zeytin bahçelerini korumak için direnmeye çalışıyor.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen yine de ümitsiz olmayalım. Bu karanlık güçlerin yok etmeye çalıştığı hayat hala büsbütün kontrolden çıkmış değil. Onca yıkıma ve kıyıma rağmen yok etmeye çalıştıkları hayat büsbütün yok edilmiş değil. Aynı zamanda bizim de boynumuzu bükebilmiş değiller. Bizim işimiz sabır. Sosyalistlerin sabrı, taşı çatlatabilir.

Bu sömürü düzende kapitalizm ağır oldukça, sosyalistler hayatın ve siyasetin bütün alanlarında var olmaya edecektir. Sosyalistler bu yangını söndürmek için en önce koşan insanlardır. Nerede haksızlığa uğrayan birisi varsa Türkiye İşçi Partisi orada olmaya çalışıyor.

Bize yaşattıkları o 20 yılı, tarih öncesine dönüştürmeye çalışmalıyız. Hepimiz tarihsel bir anın içerisindeyiz. Yeni bir gökyüzü ve yeni bir yer için, geleceğimiz için, yepyeni bir demokrasi ve gelecek için ‘Selam olsun Dünya’nın ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine.”

ERKAN BAŞ: “BİZ KÜRSÜLERDE İŞÇİLERİN KONUŞMASINI İSTİYORUZ”

“Biz bu kürsülerde üretici köylülerin, fabrikada, atölyede, hizmet sektöründe çalışan işçilerin konuşmasını istiyoruz. Ekoloji mücadelesinde önderlik yapan arkadaşlarımızın konuşmasını istiyoruz. Kadın mücadelesinde önderlik yapan arkadaşlarımızın konuşmasını istiyoruz. Daha radikal bir şey söyleyeyim; biz Türkiye’yi bunların yönetmesini istiyoruz. Siyaseti de bunun için yapıyoruz” diye konuşan Erkan Baş, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye İşçi Partisi’nin varlık gerekçesi, bu siyaset sistemi değiştirmek. Tam tersine memlekette emeğiyle, alın teriyle yaşayan onların sıradan insan dediği bizim normal insan dediğimiz, sen ben hepimiz biz siyaset yapmadığımız sürece bu memlekette hiçbir şey değişmez.

Kim size ‘sizi ben kurtaracağım’ diyorsa yalan söylüyordur. Biz bu siyaset tarzını, anlayışını reddediyoruz. Biz sadece bize seçmen muamelesi yapan bize sadece seyirci muamelesi yapan siyaset tarzını reddediyoruz. Biz bu hareketin yüzde 99’unu oluşturan insanları doğrudan siyaset yapabilmesini bir ihtiyaç olmasının ötesinde biz zorunluluk olduğuna inandığımız için memlekette bilmem kaç tane parti varken birde Türkiye İşçi Partisi’ni kurduk.

Biz müdahale ettiğimizde çekilin kenara biz yapacağız dediğimizde bu memlekette her şey değişir. Şu 20 yıllık AK Parti iktidarında ben üniversite öğrencisiydim, kapı kapı geziyordum. Bu iktidarın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya çalışıyordum. O gün benden yaşça büyük abilerim ablalarım diyorlardı ki, ‘Biz böyle iktidarları çok gördük. Gelip geçerler merak etme’ derlerdi.

ERKAN BAŞ: “ŞERİATÇI FAALİYETLERİN ODAĞI OLAN BİR PARTİ 20 YILDIR YÖNETİYOR”

Anayasa Mahkemesi bu partiler hakkında şeriatçı faaliyetlerin odağıdır diye karar verdi. Türkiye şuan resmen şeriatçı faaliyetlerin odağı olan bir parti 20 yıldır yönetiyor. Ben söylemiyorum mahkeme kararında söylüyor. Ama Anayasa Mahkemesi, hukuk kuralları bugün AK Parti’nin basit bir sopasına dönüşmüş durumda. Bu memlekette en büyük yara adalet haline gelmiştir. Hayatın her alanında herkes adalet diye haykırıyor. 20 yıldır sen karışma biri bizi kurtaracak deniliyor. Bende buna Einstein’ın bir lafıyla cevap veriyorum; ‘farklı zamanlarda aynı şeyleri deneyip farklı bir sonuç almayı beklemek ahmaklıktır.’

ERKAN BAŞ: “BEN KENDİ GENÇLİĞİMİ BU İKTİDARDA KAYBETTİM”

Saraydaki şahıs Anayasa Mahkemesi kapatma davası açtığında mı korkmuştur yoksa Gezi direnişi dönemlerinde mi? İşin özü şu biz ne zaman devreye girsek saraydakilerin ayakları titriyor. Bizi evlerimize gönderip, Ankara’da meclis koridorlarında siyasi parti görüşmelerinde falan bu iş havale edildiğinde ali cengiz oyunu dönüyor ve bunlar yine kendilerini kurtarıyorlar. Eğer ipleri elimize alırsak kurtulacağız.

15 yaşımdan beri bu mücadelenin içindeyim ve gençliğimizi yediler, memleketimiz yediler bu yüzden bu kadar öfkeliyim. Ama daha da önemlisi ben çocuğumun geleceğini yedirmeyeceğim. Bunun içinde hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor.”