EFE TÜRKÜLERİNDEN FARKLI YAKLAŞIMLAR(-V-)-

Efeler uzun yıllar çevrelerinde saygınlık uyandırmış kişilerdir. Halk bu unvanı, her dağa çıkana yakıştırmaz, layık gördüğüne verir, devlet bu kişiye olumsuz baksa da halk bakışını değiştirmez. Efeler için yakılmış türkülere ve onların hakkında anlatılanlara baktığımızda bu gerçeği görürüz. Efe türkülerinde efenin ahlak dünyasını ve yöre halkı üzerinde bıraktığı etkileri görmemiz mümkündür. Edebiyat adamlarımızdan Ahmet Kutsi Tecer,

“Halk kahramanı tanır” hükmünü açmak, aydınlatmak gerekir; halk değil, halk sanatçısı kahramanları seçer. Fakat bu seçme işini halkın isteklerine ve eğilimlerine göre yapar. Böylece halkın sevdiği kişiler, türkülerin hikâye kahramanları olarak belirirler; hikaye ve kahraman karakterinde de halkın görüş ve duyuşlarına en iyi cevap verenler seçilir ve üstte kalırlar.” demiştir

Ahmet Kutsi Tecer- Koçyiğit Köroğlu Oyunundan- 1968

Demek ki halk sanatçısı seçimini, halkın yaklaşımına göre yapmaktadır. Öyleyse bu seçimde halk sanatçısının ölçüsü nedir? Ölçüsü, efenin dağ hayatı, haksızlık karşısındaki duruşu ve yoksul, ezilen kesime karşı yaklaşımıdır. Tabii ki kişileri dağa çıkaran nedenler farklıdır. Ancak kişinin dağ hayatındaki eylemleri, onu ya eşkıya olarak, ya da efe olarak tanınmasını sağlar. Kişileri suça iten etkenlerin başında da devletin yönetiminde bulunan kişilerin uygulamaları gelir.

Anadolu Selçuklu Sultanı II. GıyaseddinKeyhüsrev, devleti iyi yönetemediği için 1243 yılında Moğollar karşısında Kösedağ Savaşı’nda ağır bir yenilgi almış ve devletin geleceğini tehlikeye sokmuştur. O dönem, bu yaşananlar hakkında bilgi veren İbn Bibi:

“Memleket işleri ve saltanatın durumu, sultanın akılsızlığı, gençliği ve cahilliği, ayak takımıyla oturup kalkması nedeniyle bu duruma düştü, aşırı eğlencenin huzursuzluğu yüzünden bu hale geldi.” Demiştir.

Osman Turan. Selçuklular Zamanında Türkiye- Ötüken Yay. 2016 İstanbul

Bu konuda söylenecek çok sözlerin olmasına rağmen, konuyu bağlarken belirtelim ki, bir devletin yönetimi, yöneten kişilerin yaklaşımları, birim amiri ve asker sınıfının tavrı, ağa ve beylerin çevresindeki insanlara karşı yaklaşımları, olayların sükunetle veya kargaşayla yürümesinde belirleyici olmuştur.

Efeler ve eşkıyalar dünyası bize bu gerçeği gösterirken, eşkıyalığın daha büyük kalkışmaları olan isyan ve ihtilâllerde de bu yapısal ve anlayış fukaralığının rolü mevcuttur. Bakın Osmanlı döneminde medrese eğitimi bulan talebeler, iş bulamadıkları için suhte adı verilen isyanlar çıkarmışlardır. Yine yol güvenliklerinde görevlendirilen zeybekler, geçimlerini kır bekçiliğinden sağlarlardı. Yol güvenliğini sağladıkları için bu hizmetleri karşılığında kervanlardan ve yolculardan bir miktar ücret alırlardı. Zaman içinde bu insanların görevlerine son verilince zeybekler boş kalıp, geçip sıkıntısına düştüler ve bu durum da onların dağa çıkıp, eşkıyalık yapmalarına neden oldu. Bu yapıyı kim oluşturdu? Tabii ki devlet aldığı kararla. Halbuki bir iş yapılırken, devlet yetkilileri her şeyi iyi hesap edip, öyle karar almalıdırlar. Ama görüyoruz ki yöneticiler ben yaptım oldu mantığıyla hareket etmiş, çok sayıda zeybeğin, eşkıya olmasına neden vermiştir. Bu gelişmeleri halk yakından bildiği için olayları değerlendirmiştir. Bunlardan dolayı halk sanatçısı, efelerin veya eşkıyaların hayatlarını yazarken, halkın olaylara bakışını ve yaklaşımını gözardı etmemeli, bu konuda yazılmış destanlara, türkülere, ağıt ve öykülere başvurmalıdır. Çünkü bunlarda halkın damgası vardır. Halk olayı saptırmadan anlattığı için, gerçek çıplak şekilde ortadadır. Alman yazar Thomas’ın dediği gibi:

“Hayatın ortasındaysanız gerçekler bir şekilde gelir sizi bulur, ahmaklar ise bunları hayal sanır.”

Efeleri dağa çıkaran olayları görmezlikten gelerek tarihin bir bölümünü yok sayıp, ahmaklık edemeyiz. Çünkü bu kişiler yaşamış, ama olumlu ama olumsuz işlere karışıp isimlerini bırakıp gitmişlerdir. Eşkıya ve efe söylemleri de yaptıklarının karşılığı verilmiş sözcüklerdir.

Efe ve eşkıya hayatlarında asıl olan gerçek, sistemi zorlayan gerçekleri görmek ve anında önlemler alabilmektir. Bunlara bağlı kalarak karar vermek ve ya olayı değerlendirmek, devlet adamlarını olduğu kadar, halk sanatçılarını da, daha doğru karar vermeye götürecektir.