Efelerin dağa çıkması olaylarını sağlıklı incelediğimizde, yöre ağalarının ve beylerinin yaklaşımının etkili olduğunu görmekteyiz. Örneğin: Aydın tarafında devlete başkaldırmış Atçalı Kel Mehmet Efe, devletin katında asidir. Çünkü devlete karşı isyan etmiş, Aydın yöresinde kendinin yönettiği bağımsız bir devlet kurma uğraşına girmiştir. Ancak Atçalı’nın Aydın ve havalesine egemen olduğunda, halktan vergi almaması, halka iyi davranması, halkın onun devlete karşı olmasından çok, kendine olan olumlu yaklaşımını değerlendirmesine neden olmuştur. Onun için Atçalı öldürüldüğünde devlet bir beladan kurtuldum derken, halk kendilerini koruyan bir gücün ortadan kaldırılmasına üzülmüştür ki Atçalı’nın ardından ağıtlar, türküler yakılmış, halk için attığı adımlar unutulmamış onu, bir halk kahramanı haline getirip hakkında öyküler, romanlar ve tiyatro eserleri yazılmasına araç olmuştur.
Muğla yöresinde I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşamış Nebi Köylü Şeyh Mehmet Efe’ye bakalım.
Efe başlangıçta değirmenine giden Türk kızlarına sarkıntılık eden Rum değirmenciyi öldürüp, arandığı için dağa çıkmış, yol kesip, eşkıyalık yapmıştır. Ancak efenin en önemli özelliği namuslu ve dinine bağlı olan yönüdür. Bu konuda adına leke getirdiğine inandığı yeğeni Zühre’yi dahi öldürmeden çekinmemiş, Yatağan yöresinde onun yeğenini öldürmesi olayı Zühra’m Ağıtı’nın yakılmasına neden olmuştur.
Şeyh Mehmet EfeKuva-yi Milliye içinde yer alana kadar eşkıyadır ve devletin aradığı biridir. Çünkü kanun kaçağı ve katildir. Ancak bütün bu yaklaşımına karşı köyü olan Nebi Köy halkını yöre eşkıyalarına karşı koruması, köyünün ileri gelenlerine Çineli Kıllıoğlu Hüseyin Efe’nin tokat atıp, hararet etmesi üzerine Kıllıoğlu’nun üzerine gidip, onun ayağını Nebi Köy ve Yatağan tarafından kesmeni, halkın Şeyh Mehmet’i sevmesine ve ona destek vermesine neden olmuştur. Çünkü o yöre insanını korumuş en sonunda da Aydın’ın, Yunan tarafından işgali döneminde, Yörük Ali ve diğer ordu mensuplarının araya girip, Şeyh Mehmet’i iknaları sonucu Kuva-yi Milliye içinde görev alıp, başarılı mücadele vermesi, hem efenin işlediği suçları affettirmiş, hem de yöresinde itibar gören biri yapmıştır. Bu olayla şunu anlatmak istiyorum. Kişiler ne kadar olumsuz işler yaparlarsa yapsınlar, devlet ve halk böyle insanların yaptığı olumsuzlukları görmeyip, olaya olumlu yönden yaklaşmaktadır.
Tarihte devlete başkaldırmış, devletin asi kabul ettiği Köroğlu’na bakalım. Köroğlu 1581’li yıllarda Bolu tarafında yaşamış bir Celali reisidir. Ancak adaletsiz bir yönetim uygulayan ve zalim bir adam olan Bolu Beyi’ne karşı mücadele etmesi, halkın onun yanında yer almasına neden olmuştur. Zamanla bir destan kahramanı olmuş ve hayatı efsaneleşmiştir.
Köroğlu’yum kayaları yararı
Halkın kılıcıyım hakkı ararım,
Şahtan, padişahtan hesap sorarım
Uykudan uyanan katılır bana.”
derken felsefesini kendisi şu sözleriyle ortaya koymuştur. Nedir bu felsefe? Şu dizelere bakalım
“Halkın kılıcıyım Hakkı ararım
Şahtan, padişahtan hesap sorarım.”
Derken halkı ezen bir söylem yoktur ve haksız yönetime karşı takınılmış bir tavır vardır. Bu söyleme ve Köroğlu’nun, Bolu Beyi’ne karşı verdiği mücadeleye baktığımızda, halkın neden bu tür insanları sevdiğini,ve yanında durduklarını, onların hayatını ölümsüzleştirdiği anlayabiliriz. Bu gelişmeye dayanarak belirtebiliriz ki, efeler veya Köroğlu gibi halk kahramanlarına devletin ve halkın bakışı farklıdır. Devlet güçlerinin asi ve eşkıya gördüğü, başkaldırmış kabul ettiği bu tür kişiler, halkın gözünde gerçek birer kahraman ve zalime zulme karşı duran yiğitlerdir.
Bakın bugün bu tür insanların arkasından yakılmış nice kahramanlık türküleri söylenmektedir. Alın size Sepetçioğlu, işte Köroğlu, Hekimoğlu… Bunlar ve benzerlerinin hayat öyküleri de ilgi çekmeye devam etmekte ve hayatları roman ve filmlere konu olmaya devam etmektedir.