Disleksinin yaygın olarak öğrenme güçlüğü terimi yerine kullanılsa da dil temelli bir okuma güçlüğü olup yaşam boyu süren bir özgül öğrenme bozukluğu olduğunu söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Dil ve Konuşma Terapisti Hilal Kolçak, “Disleksili bireyler sözcükleri doğru ve akıcı bir şekilde tanımada ve okumada güçlük yaşarlar. Disleksiye sahip bir çocuk ilkokula başlayana kadar tanı alamamaktadır. Bu yetersizlik genellikle akademik becerilerdeki güçlüklerle ortaya çıktığı için öğrenciler okula başlayınca tanı alabilmektedir. Disleksinin resmi tanısı okuma eğitiminin başlaması ve çocukların yaşlarına uygun eğitim almalarına rağmen zekâ performansları ile okuma performansları arasında tutarsızlık olması ya da en az altı ay boyunca bozukluğun belirtilerine yönelik destek alınmasına rağmen bozukluğun ısrarla devam etmesi sonucunda konulabilmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013). Disleksinin tanılanması çocuk ve ergen psikiyatri uzmanları tarafından yapılır” diyor.
Disleksinin ilaçla tedavisinin bulunmadığını belirten Dil ve Konuşma Terapisti Hilal Kolçak, “Genellikle terapi ve bireysel eğitim programı uygulanır. Disleksili bireyler, dil ve konuşma terapisi, özel eğitim, ergoterapi ve psikoterapi hizmetlerine ihtiyaç duyabilirler. Disleksi müdahalesinde ekip çalışması gereklidir” ifadelerini kullanıyor.
Disleksi tedavisinde ailenin rolü
Disleksi tedavisinde ailenin rolünün oldukça önemli olduğunun altını çizen Hilal Kolçak, şunları söylüyor: “Çocuklarının eğitim ve terapi süreçlerini yakından takip etmeli, uzmanlar tarafından verilen ev ödevlerini yaparken çocuklarına yardımcı olmalı, çocuklarıyla yaşadıkları güçlük hakkında konuşmalı ve çocukların benlik saygısı geliştirmelerine yardımcı olmalıdırlar. Ayrıca terapi ve eğitim hizmetlerine çocuğun düzenli katılımını sağlamalı ve çocuğu ev ödevlerini yapmaları konusunda teşvik etmelidirler.”
Disleksili çocukların eğitim süreçlerinde dikkat edilmesi gerekenler
Disleksi müdahalesinde ailelerin öncelikle dikkat edeceği unsurun, çocuklarının ihtiyaç duyduğu alanlarda yetkin uzmanlardan eğitim ve terapi hizmeti alması olduğunu söyleyen Hilal Kolçak, “Bu noktada aileler araştırmalarını iyi yapmalıdırlar. Disleksi müdahalesinde ekip çalışması önemlidir; yalnızca dil ve konuşma terapisi veya yalnızca özel eğitim yeterli olmamaktadır. Disleksili bireylerde konuşma bozukluğu da görülebilirken, günümüzde çok fazla bilinmeyen gelişimsel dil bozukluğu da disleksili bireylerin yarıdan fazlasında görülebilmektedir. Bu sebeple dil ve konuşma terapisi müdahalenin ayrılmaz bir parçasıdır. Eğitim ve terapi hizmetlerine düzenli katılım ve verilen ev uygulamalarını yapmak oldukça önem arz etmektedir” diyor.
Ailelerin disleksili çocuklarına destek olmak için yapmaları gerekenler
Kolçak, ailelerin disleksili çocuklarına destek olmak için yapmaları gerekenleri ise şöyle sıralıyor: Çocuklarıyla yaşadıkları öğrenme güçlüğü hakkında konuşmalıdırlar, çocuklarında benlik saygılarını geliştirmelidirler, ev ödevlerine yardımcı olmalıdırlar, okulla etkili iletişim kurmalı ve iş birliği yapmalıdır, özellikle çocuğu başardığı görevler için değil tamamladığı ve çaba harcadığı görevler için övmelidirler, çocuğu akranlarıyla veya disleksili başka arkadaşlarıyla kıyaslamamalıdırlar, çocuğun yeteneklerini, ilgilerini, olumlu özelliklerini keşfetmelerine yardımcı olmalıdırlar, çocuğun güçlük yaşadığı alanı (okuma/yazma) bir ceza olarak kullanmamalıdırlar.”
Disleksili bireylerin sosyal gelişimleri nasıl desteklenebilir?
Disleksili bireylerin düşük öz-yeterlik, kaygı, depresyon, sosyal becerilerde yetersizlik gibi sorunlar yaşayabileceklerini anlatan Kolçak, “Sosyal becerileri nedeniyle de ailelerinden olumsuz geri bildirim alan çocuklar, diğer çocuklarla etkileşim gerektiren etkinliklerden kaçınma, kendinden yaşça küçük çocuklarla oynama gibi davranışlar gösterebilirler. Aileler çocuğun gösterdiği davranışları iyi bir şekilde gözlemlemelidir. Bu noktada bir psikologdan yardım alabilirler. Ayrıca çocuğu duygu ve düşüncelerini paylaşması konusunda cesaretlendirmeli, çocuğun arkadaşlık ilişkilerini geliştirmesi için cesaretlendirmeli, çocuğu akranlarıyla kıyaslamamalı, çocuğu dinlemek için zaman ayırmalı, çocuğa gelişim dönemine uygun sorumluluklar vermeli, çocuğun okul dışı zamanlarda kulüp, spor, tiyatro gibi etkinliklere katılımını teşvik etmelidirler” şeklinde konuşuyor.
Disleksiye dair bilinen yanlışlar
Toplumda disleksi hakkında yanlış bilinen bilgilerin olduğunu söyleyen Kolçak, “Örneğin, disleksinin bir görme bozukluğu olduğu bilgisi yanlıştır. Erkeklerde kızlara oranla daha fazla disleksi görüldüğü konusu da yanlıştır. Bu konudaki araştırmalar henüz devam etmektedir ve erkeklerde disleksi daha fazla görülür demek şu an için doğru değildir. Sol el kullanan bireylerde daha fazla disleksi görüldüğü sanılıyor ancak bu konudaki araştırmalar da henüz devam etmektedir. Sol el kullanan bireylerde daha fazla disleksi görülür demek şu an için uygun değildir. Yine, disleksili bireylerin hepsi özel yeteneklidir demek de yanlıştır. Disleksili bireylerin bir kısmı özel yetenekli olduğu gibi bir kısmı da özel yetenekli değildir.
Disleksili bireyler başarılı olamazlar ya da okulda başarılı ise disleksili değildir inancı da doğru değildir. Disleksili bireyler okuyamazlar inancı da yanlıştır. Doğru müdahaleyle disleksili bireyler okuma yapabilirler. Okuyabilen çocuklar disleksili değildir inancı da yanlıştır. Disleksi sadece okuma becerilerini etkilememektedir. Disleksi çocuklarda bulunur, yetişkinlerde bulunmaz inancı da yanlıştır. Disleksi yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Disleksi az okumaktan, tembellikten kaynaklanır inancı da yanlıştır. Disleksi doğuştan gelen bir özgül öğrenme bozukluğudur. Disleksi düşük zekâ seviyesindeki bireylerde görülür inancı da yanlıştır. Disleksili bireyler normal veya normal üstü zekaya sahiptirler” diyor.