Muğla’nın Menteşe ilçesinde, Konakaltı İskender Alper Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, Başkan Gonca Köksal’ın yanı sıra Menteşe Belediye Başkan Yardımcıları Merve Fidem Barut, Mehmet Tahça ve Engin Fırat Ata ev sahipliği yaptı.

Etkinlikte, Başkan Köksal basın mensuplarının sorularını yanıtladı ve gazetecilik sektöründe yaşanan sorunlar hakkında bilgi aldı. Basın mensuplarının talep ve önerilerini dinleyen Köksal, gazetecilerin toplum üzerindeki etkisini vurgulayarak onlara teşekkür etti.

Gonca Köksal yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İlk günden bu yana her zaman bir ortak akılla çalıştık. Seçimden önce de seçimden sonra da kendimizle ilgili alacağımız tüm kararlarda şeffaf süreçler işleteceğiz dedik. Burada sizin katkılarınız bizler için gerçekten çok önemli. Hem halkın sesinin durulması açısından çok önemli. Hem de bu kentin nabzını tutan sizlerin fikirleri, önerileri eleştirileri bizler için çok kıymetli. Bu şeffaflık ve ortak akıl sürecini işletmede bence baş aktörlerden biri de sizlerdiniz. Dediğim gibi kentine dair kararlar alırken konusuna göre ilçeli STK'larla hep bir araya gelmeyi seçtik. Konu ne olursa olsun sokak hayvanlarıysa işte veteriner hekimlerini, baroyu topladık. Yine baro, kent konseyi konumuza göre hemen hızlıca bir araya gelip karar alma süreçlerini işletmek istiyoruz ve sizlerin katkıları dediğim gibi çok çok kıymetli. Gerçekten büyük bir özveriyle çalıştığınızın farkındayım. Her zaman hem doğru bilgi kaynağına ulaşmak için ciddi bir özveriyle çalışıyorsunuz. Hem de bunu adil, şeffaf, vicdanlı, etik değerlere sadık kalarak vatandaşla paylaşma noktasında da biliyoruz ki herkesin üstünde olduğum gibi sizlerin üstünde de farklı baskılar oluşuyor. Bunları hep birlikte direnerek, hep birlikte birbirimize omuz vererek bu yolu birlikte yürüyeceğiz” dedi.

Vatandaş imar affına güveniyor

Başkan Karaca, gazetecilerle bir araya geldi Başkan Karaca, gazetecilerle bir araya geldi

Daha sonra, Menteşe’nin Kıran Mahallesinde kaçak yapıların yıkımına başlanılması hakkındaki süreci anlatan Köksal, “Aslında bu tespit edilen yapılar 2018 ve 2021 seresi arasında, o üç sere içinde tespit edilen CİMER şikayetleriyle ve çevre şehircilik müfettişlerinin tespitiyle işlem yapılmaya başlanan o dönemdeki yapılar, yani eski dosyalar aslında. Yeni bir tespit ya da yeni bir işlem yok. O dönemden kalan konular. Ne olmuş? Kaçak yapı olarak şikayetler yapılmış, müfettişler tespit etmiş, işlemler yapılmış, cezalar kesilmiş, davalar açılmış, davalar kaybedilmiş, yargı süreci kesinleşmiş, konu kapanmış. Şimdi de Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü bir an önce bu yıkımı yapmamız için bize sürekli bildirim yapıyor. İlçe Belediyesinin buradaki tek görevi aslında bu yıkımı gerçekleştirmek. Hukuki olarak tek sorumluluğumuz bu, bu alanda. Aralık ayı içinde bile çevre şehircilikten bu konuda 3-4 tane yazı geldi. Bu yıkım yapılmayacaksa soruşturma başlatacak, niye yıkım yapılmıyor? Yani sürekli sorgulanan bir konu. Geçmişten kalan dosyalar. Geçmişten 180 tane yaklaşık bu şekilde konu bize geldi. Bunların 60'ı yıkıldı. Şimdi de etap etap yıkıma devam ediyoruz. Bir kısım yıkım yapmıştık zaten. Bu yıkımda şu anda 13 tane yapı var. Bunların hepsi kıyıda. Akbük kıyılarını geçiyor ama kıyıdaki yapılar hepsi. Şimdi bunların yıkımını tabii ki mecburen yapmak zorundayız. Köylüler geldi, kendileriyle konuştuk. Bu arada çok fazla kişilerin kendi evi olarak kullandıkları alan yok. O işte basında yer alan bilgiler çok doğru değil. Genelde hepsi işletme ve ticari kazanç sağlanan yerler. Hepsi kaçak yapı. Hepsinin yasal süreçleri sona ermiş. Kararlar kesinleşmiş. Elimiz ayağımız bu konuda bağlı. Yapacak hiçbir şey yok. Ama ben şunu söylemek istiyorum. Asıl vatandaşı kaçak yapılanmaya yönlendiren farklı bir anlayış var. Niye yapılıyor bunlar? Yani imar aflarının çıkacağı vardı sürekli. Ve çıkıyor olması ara ara net bir de yasak var. Buraya hiçbir şey yapamazsın denilen bir sistem var. Vatandaş ne yapıyor? Nasıl olsa imar affı çıkacak. Ben yapayım bir şekilde dava açılır. Araya bir süreç girer. O sırada bir imar affı çıkar. Yaptığımız bir şekilde yanımıza kar kalabilir düşüncesiyle başka bir yol gösteren de olmayınca, bu işin kuralı kaidesi de olmayınca aslında vatandaşı buna yönlendiren bir iktidar var. Yani bu işin neden olduğuna bakmalıyız. Sonucundan ziyade niye bu şekle geliyor, niye bu hale geliyor? Biz ilçe belediyesi olarak yapmamız gereken maalesef tek şey, tek sorumluluğumuz kaçak yapıları ortadan kaldırma noktasına gidip yıkım yapmak. O yüzden her bir kişiyle de görüştük de her bir yapı teker teker sorgulandı. Çevre Şehircilik İl Müdürümüzle defalarca görüştük. Hatta şunu da söyledik, bölgede bir yangın geçti, bir gerekçe eğer ortaya koyarsanız, yıkımın durdurulması uygundur derseniz biz durdururuz da. Ama dediğim gibi sadece Aralık ayında bile en az 3-4 defa Çevre Şehircilik soruşturma başlatacağız hakkınızda diyerek uyarılar da bulundu” dedi. Gazetecilerin Entegre Çimento Fabrikası ile ilgili sorusuna cevap veren Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal; “2006'dan beri sürekli bir döngü devam edip duruyor. Bize de artık somut, net, bilimsel veri gerekiyor.”dedi.

Çimento Fabrikası süreci

Bayır Mahallesi sınırlarında yapılması planlanan, mahkeme kararıyla durdurulan çimento fabrikasına dair gelişmeler hakkında da açıklamalarda bulunan Köksal, fabrikanın çevresel etkilerinin tespit edilmesi konusunda yetkinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda olduğunu belirtti.

Köksal açıklamasında şunları söyledi: “Çimento Fabrikası süreci aslında yine çok eski bir süreç. Hani yıkımların bir geçmiş olduğu gibi bu işte 2066’da neredeyse yedinci yıla geliniyor yani 19 yıllık bir süreç. İlk onaylanan ÇED raporu 2006’da onaylanmış. Davalar açılıyor, ÇED’ler iptal oluyor, yeni ÇED raporu hazırlanıyor, bir daha dava açılıyor, o sırada plan iptal davaları açılıyor, planlar iptal oluyor, iptalleri de iptal oluyor. Şimdi ÇED konusu Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın konusu. Bir tesisin herhangi bir tesisin bu zeytinyağı tesisi de olsa en tesis de olsa ÇED süreçleri vardır. Kimi zaman gerekli değildir belgesi verir bakanlık kimi zaman bir ÇED raporu onaylanmaya gider. Ama bu tesis tabii ki çevresel etkileri bakımından riski olabileceği için rapor hazırlanması onaylanması gereken bir halde ve konu şu an yine Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın önünde. Bir tesisin çevreye zararı olup olmadığının tespitinin belediyeyle bir ilgisi yok. Bizim böyle bir yetkimiz, böyle bir bilgimiz de yok. Yani bu fabrika çevreye gerçekten bu önlemleri alarak zarar verimi vermez mi? Ne yetkimiz ne bilgimiz var bu konuda. O yüzden zaten Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın önünde bu konu. Ama dediğim gibi defalarca onaylanmış ve mahkemeleri iptal ettiği de bir süreç var. Bizim şu an beklentimiz sadece Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın gerçek bilimsel verilerle hareket edip gerçekten bu fabrika çünkü teknolojik bazı önlemler alınıyor biliyorsunuz artık kendi için de onların çok detaylarını bilemiyorum. Neyse bunları yaparak çevreye zarar verecek mi vermeyecek mi? Bunun merciyesi bakanı biz değiliz. Biz vatandaşla bir araya geliriz, yatırımcıyla bir araya biz dinleriz ama bunu tespit edecek bilgi ve yetki belediyede değil. Yoksa biz herkesle masada oturup konuşmaya, tartışmaya zaten açığız. Yani belediyemizin kapısından giren herkese de mutlaka kulak kabartırız. Ne diyor? Her şeyi biz bilemeyiz. Farklı bakış açıları, farklı görüşler, her şeyi harmanlayıp bir hareket etmemiz lazım. Hep orta kapıdır. Bu ÇED’le ilgili ne oldu mesela? Belediye ilgilendirenleri İDK toplantısı için kurumların görüşünü istediler. Biz de belediye olarak kendi bildiğimiz kadarıyla belediyenin görüşünü Çevre Şehircilik Bakanlığı’na yazdık, aktardık zaten. Bizim gördüğümüz bunlar diye. Bunları dikkate alarak bu süreci izlendi. Ama yetki tamamen orada. Bizim böyle bir bilgimiz yok.”

Bilimsel doğrularla en doğru karar verilmeli

İsteklerinin Çevre Şehircilik Bakanlığı bilimsel doğrularla en doğru karar vermeleri olduğunu kaydeden Köksal, “Neyin arkasında duracağımızı nasıl hareket edeceğimizi bilelim. Ama üç gün sonra gidip yine bir mahkeme kararıyla diyelim onaylandı. Üç gün sonra yine iptal edilecek. Her şey çok karmaşık bir sürece bürünecek. Yine mahkeme kararları yine iptaller. Yani 2006'dan beri sürekli böyle bir döngü devam edip duruyor. Biz de artık somut, net, bilimsel veri gerekiyor.  Çevreye zararları doğru bir şekilde irdelenmiş varsa var, yoksa yok diyeceğiz. Bir makam bekliyoruz yani. Doğru bir karar bekliyoruz. Biz de ne yapacağımıza ona göre şekillendireceğiz. Kaldı ki İDK toplantısına hazırladığımız görüşü belirlerken TMMOB’u, baroyu, kent konseyini, çevre gruplarının hepsini topladık. Her şeyi biz bilemeyiz. Ortak bir görüşle tek bir görüş oluşturduk. Bakanlığa da onu gönderdik. Yani bundan sonraki süreçte de biz bu ortak aklı çalıştıracağız. Önümüzde ne gelişecek, rapor onaylanacak mı bilmiyoruz. Mesela onaylanırsa yine aynı şekilde ortak aklı çalıştıracak şekilde ilgililerini toplayacağız” dedi.

İşhanı’nın yıkımı Şubat ayı içerisinde başlayabilir

Orgeneral Mustafa Muğlalı İşhanı’nın yıkım aşamasıyla ilgili bilgi veren Köksal, “Özel mülkiyetler var içinde. Belediyemize ait mülkiyetler de vardı. Biz dedik ki yıkımı belediye olarak yapmayalım.  Çünkü küçük bir hurda bedeli geliyor. Bu da vatandaşlara gitsin, oradaki mal sahiplerine gittin. Yönetimle görüştük. Şimdi yıkımı kendileri yaptıracaklar. Büyük ihtimalle Ocak ayı sonuna kadar konu netleşmiş olacak. En geç Şubat başı yıkımı yapılır diye tahmin ediyoruz. Süreci şu an mal sahibi vatandaşlarımız yürütüyor” diye konuştu.

Düzenlenen basın toplantısı, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.